Bütün olan biten…

İnsanların çoğu gibi tarifleri uygulayarak belirli bir sonuca gitmeyi yapamıyorum, buna inanmıyorum galiba. Kendime soruyorum “Neyi istediğini ya da istemediğini biliyor musun sen?” cevap evet, fakat o şey bir koku ya da genzimde belirsiz bir tat gibi… Onu bileşenlerine ayıramıyorum! O sanki vaktiyle yapılmış ve değiştirilmesi mümkün olmayan bir büyü, bir çeşit İSİM. Onu ancak bir dizi bilinçsiz faaliyetin sonucunda buluyorum. Ve şıp diye tanıyorumm 🙂

Yukardaki paragraf içimden samimiyetle gelen hisler ve içinde bulunduğum durumu yansıtıyor. Şimdi onun dışına çıkıp bunun ne demek olduğuna bakmak istiyorum (galiba şimdi eril bir işlem yapacağım):

Ya gerçekten önceden belirlenmiş bir hedef değil de, şu an sayısız iç ve dış bileşenlerin oluşturduğu rastgele bir sonuçsa o tat?!
Ki bu bana olabilirliği çok yüksek bir önerme gibi geliyor. Bileşenler milyarlarca kere milyarlar olduğu için onun bir formulünü-tarifnamesini çıkarabilmek mümkün değil. Mevcut insani aklım bunun için yeterli değil. Fakat ben o tadı biliyorum, hiç şüphem yok, karşılaştığımda derhal o olduğunu bileceğim, hep bildim! Öyleyse bunu benim için yapan müthiş bir aygıt var bende. Zaten son on yılda zaman zaman gelişmiş bir robot olup olmadığımı merak ederken buluyorum kendimi. Bu bi çeşit şaka gibi, gülümseyip geçiyorum ama işte o her bir vesileyle yeniden önüme çıkıyor ve kendini hatırlatıyor.

Belki de bu sebeple hayatım istediğim şeylerle kavuşmama olanak verdi. Diğer insanların şikayet ve şansızlık hikayelerini dinledikçe onlara kendi yöntemimi önermek istedim ve fakat bu bir yöntem bile değildi, neyi nasıl yaptığımın formulünü çıkarıp sunmak için onlarca yıl uğraştım. Sonuç başarısızlık gibi görünebilir, pes ettim. Ve fakat belki de bu zaten formülize edilemiyecek bir şeydi ve bunun bilmek için denemem gerekiyordu. Her zaman böyledir, yapmamanız gerektiğini yaparak öğrenirsiniz.

Bir kadını Öldürmek kitabını yazdığıma biraz pişman olmuştum hemen sonrasında. Çünkü olamayacak bişeyi denemiştim. Ne gerek vardı ki buna? Sonra bu sonuca varmak için onu yapmış olmam gerektiğini anlayıverdim. Neyse ki bunu anlamam çok kısa sürdü 🙂
Giderek daha çok simgeler dünyasına vakıf oluyorum. Bu durum, çalışmasının verdiği sonucu çok beğendiğim bir bilgisayar programının, kodlama sayfasına girmek gibi. Sonucu bilmeseniz hiç bi kıymeti harbiyesi yok! Ve fakat o bir dizi işaretler, formüller, zevksiz satırların hepsi bir araya geldiğinde ve sen “RUN” tuşuna bastığında sihir ortaya çıkıyor, görünür olan şey müthiş zevkli.
Hayatımda bir çok zevkli meslekle uğraştım, bunların en süperi program yazmaktı. Çok uzun seneler geçti ama tadı hala damağımda. Sade döşenmiş güzel aydınlık bir oda, Vivaldi, Bach ve başka ustaların sanatları fonda, saatlerce program yazardım. Doyumsuz bir uğraştı. Amatörce yazdığım o programlar binlerce kişinin çalıştığı şirketlerde yeni uygulamalar için çığır açmıştı. Bunu görmek ve yaşamak güzeldi.

Eğer bu dünya bir matrix ise ve biz de gelişmiş robotlarsak, bu programı yazan/yazanlar da benim kendi pek alçakgönüllü programlarımdan aldığım zevki herhalde alıyorlardır.
İnsan zevk almadığı işi yapmasın zaten!
İnsan oğlu matrixi taklit ederek teknoloji üretiyor, insan kızları da sonuçları seyrederek zevk alıyor 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir