Biz ŞU AN’ız

Bir yerden başka bir yere gittiğimiz yok bizim.

Hep şu andayız. Tam ortada. Tıpkı bu ağacın gövdesinin toprakla kesiştiği nokta gibiyiz.

EriA3090606 014

Hem dallarımıza (geleceğe) hem de köklerimize(geçmişimize) doğru büyüyoruz.

Ya da hem dallarımız hem de köklerimiz bizi şu an ve burada kılıyor.

Geçmişe geçip gitti diyemeyiz.

Gelecek henüz olmadı diyemeyiz.

İkisi de var, biz olduğumuz sürece varlar ve değişiyorlar.

Sadece tek bir zaman var: ŞU AN

Dallarımız ve köklerimiz değişebilmek için bize, Şu ana muhtaçlar.

Biz ŞU AN’ız.

İki belli-belirsiz arasındaki tek ışığız.

Işığımız iki yöne doğru da yayılıyor.

Geçmişi değiştirilemez sananların geleceği de değişmeyecektir.
sa

7 Yorumlar

  1. Yusuf Eryigit says:

    Coktandir buralardan uzakta kaldim fakat hem baska yerlere,hemde kendi yerime yazip durdum
    Önce yasadigim bir maceradan bahsetmek isterim fakat ondan önce bir olayi aydinlatmakta yarar var.
    Konu cok uzun fakat ben kestirmeden gidecegim,kendimi merkeze alacagim fakat bircok insanin ayni durumda oldugunu biliyorum.
    Benim hic dokunulmadik bir yigin yeni gezegenim var,bunlar isletmeye acilmadi ve ham maddeleriyle birlikte bir boslukta dönüyor.
    Kod numaralari bana ait oldugu icin hic kimse bunlara dokunamiyor ve bulamiyor.
    Ben bunlardan bazilarini su anki dünyaya baglamak istedim yani zamanin hangi diliminde olursa olsun buralardan dünyaya rahatca girip cikabilecegim kapilar acmam gerekiyordu.
    Bunu yapabilmek icin bulundugun yerden kendi galaksine acilacak olan sinira kadar bizzat kendin gitmen gerek,bu daha önce planlanmis olmali yoksa bir yere gidemiyorsun,bir baska anlamda bunu dünya yasamindaki filmine sokmus olman gerek.
    Uzay gemisiyle milyarlarca isik hizi uzakta olan bu galaksiler bir baska anlamda dünyanin hemen yanibasinda,söyle diyelim Ístanbuldan sivasa cift hatli bir demiryolu döseli bunlardan birisi günlük yasamda kullanilirken,digeri görünmez halde.
    Ístanbulun yanibasinda ise bir sehir var fakat bu sehirde görülmüyor,bu sehri arayanlar trenle sivasa gidip gidip geliyor fakat sivasa vardiklarinda yan yola bir türlü gecis yapamiyorlar cünkü bu sehrin kodu var ve ancak ait oldugu sahis bulabiliyor o yolu.
    Ben birgün arabama atlayip 2500 kilometre katedip uzaklarda bir sehre gittim Ísvecte,yani yolun sivasa kadar olan kismini kayit altina aldim,bir baska anlamda yolun film halini asfaltlanmis olarak haritaya kaydettim,aslinda su kullandigimiz yol asil yol degil,bu sadece filmde olani asil yolu acmak icinse yolu kayit altina alman sart,bunun icinde yolu boydan boya gecmis olacaksin.Sen yolu gecerken evrenle bir antlasman olmus olacak ve görünmez bir kamera seni sonuna kadar takip edip kayda gececek.
    Ben bu kayit islemini iki kez yaptim,birinde 2500 kilometre gittim,digerinde 800km.
    Yani isveci bu gezegenlere baglamis oldum,bir baska anlamda isvecten dünyaya kapilar actim.
    Bu demektirki burdan ciktigim anda dünyaya ufoyu sokabilirim cünkü yollari kayit altina aldim.
    Eger bu kayit islemini yapmaz isen isterse 500 adet ufon olsun dünyaya sokamiyorsun cünkü yol yok.
    Havadan ucarak geliyor gibi görülen ufonun yolunu acmis olmalisin yoksa ufo bir yere gidemiyor cünkü ucacagi güzergah kapali bundan dolayi ucuslar ezbere olmuyor.
    Bu isin detayli hikayesini blog ve sitemde anlattim fazlasi gereksiz.
    Yolu actim diyorum fakat bilincli olarak diger tarafa gectigimi hissetmedim fakat gectigimden eminim.
    Bu baglantiyi neden yapmis oluyorum?
    Diyelim bir galakside yeni ve sifirdan bir yerlesim birimi kuruyorum,buraya lazim olan insanlarida,malzemeyide dünyadan temin edebiliyorum.
    Yani dünyadan ne istersem onu alabiliyorum.
    Zamanin her dönemini acabiliyorum,birkac kusak eskiden yasamis dedelerimin dönemine inebiliyorum.
    Onlari toplayip kendi gezegenime götürebiliyorum.
    Yani dünyadan istedigim herseyi alabiliyorum.
    Bu indigim dönemler donmus halde,ben girdigimde hersey harekete geciyor,dolayisiyla kimse birsey yapamiyor cünkü beyin vasitasiyla herseyi kontrol altinda tutuyorsun,bunu sen farkediyor,digerlerine farkettirmiyorsun.
    Konu cok uzun ama söyle baglayalim.
    Diyelim dünyada dogal felaketler artti ve üstüne birde savaslar cikti,ben disaridan bir ufoyla buraya istedigim zaman giris yapabiliyorum yeterki böyle birseye karar verilmis olsun.
    Burada karari verense benim bilincli halim oluyor,yani dünya disi halim.
    Buna fantazi diyorlar bende bunu anlamiyorum oysaki asil yasamin kendisi bu,kimsenin uydurdugu falan yok.
    Eger benim dünya yasamindaki filmimde katettigim bu sehirler arasi mesafe olmasaydi ben o sehirlerden gecip uc noktaya varamayacaktim,bu bile yasam filmine girmis olmali.
    Yoksa ne araba gidiyor,nede adim atabiliyorsun.
    Bundan dolayi ne gecmis nede gelecek zaman var,bizler dünyanin sonunu görüp kiyameti yasayipta geldik buraya,su anda ise sonun sonlarinda bir yerdeyiz.
    Sonucta buradaki isimiz bitenden sonra geriye geldigimiz yere dönecegiz ve orada istedigimiz zaman dilmine gecebilecegiz.
    Hersey matrix,teki bir odada bulunan binlerce tv,gibi her tv, ayri bir resim gösteriyor ve kisi istedigine atlayabiliyor,yani evren icerisindeki galaksiler onlar.Sen ne diyorsun bakalim.

  2. Yusuf Eryigit says:

    28/11/2009 – Depresyon
    Son zamanlarda acayip bir depresyone girdimki sormayin gitsin.

    Acaba sadece benmi depresyondayim yoksa halkimizda benimle birliktemi diye etrafta bir gezintiye ciktim.

    Kizima telefon edip nasil oldugunu sordum,sorma baba cocugu krese alistiriyorum,isede yeni basladim felaket depresyondayim dedi.

    Ogullarin isyerine ziyarete gidip nasilsiniz demeden,isler cok düstü borclari ödemekte zorlaniyoruz deyince anladimki onlarda depresyonda.

    Takside karsiligimda calisan Ísvecli arkadasa sordum,kadinim kansere yakalandi deyinca fazla üzerinde durmadim baktim oda depresyonda.

    Kapi komsumun zilini calip nasilsin demeden,sosyal yardimlarda kesinti yaptilar müthis zordayiz deyince kendi haline biraktim.

    Gazetelere göz gezdirdim,kuzeye felaket bir karanlik cökmüs herkes depresyondaymis.

    Cok sükür yahu yalniz degiliz deyip durumumda acayip birsey olmadigina kanaat getirip,derin bir meditasyona yatmaya karar verdim.

    Amacim tüm dünyalilarin depresyon sorununa bir care bulmakti.

    Ben derin meditasyondayken uyumusum o anda sakalli bir pir göründü gözüme.

    Dedi evlat iki büklüm olmussun,nedir bu hal.

    Dedim baba cok zor bir görev üstlendim.

    Nedir derdin deyince,dünyalilarin depresyon sorununu cözmeye aday oldugumu söyledim.

    Vallahi su dünyanin haline baktikca bende bir türlü girdigim yerden cikamiyorum deyince anladimki oda depresyonda.

    Sakalli ihtiyar gözüme bir avuc boya atinca derinlemesine bir rüyaya daldimki hersyi unuttum.

    Simdi rüyami anlatiyorum.

    Ísyerine cocuklarin yanina gittim ve bana saglam bir araba lazim dedim.

    Birisinin Audisi,digerininde Mazdasi var.

    Mazda iyi baba isini görür fakat ne yapacaksin arabayi diye sordular.

    Dedim evlatlar cokmu cok uzun bir yolculuga cikacagim.

    Hayirdir dediler fakat hayirmi yoksa sermi oldugu hakkinda birsey söylemedim.

    Bilmiyorum diyerek gecistirdim.

    Sonunda mazdayi alip kislik tekerleklerini degistirmek üzere ertesi sabah erkenden damadin araba tamir atelyesine gittim.

    Tekerler degisti,suyu yagi ve isiklari kontrol edilenden sonra büyük kizima gittim.

    Dedim kizim uzun bir yolculuga cikiyorum yanima bir can senligi lazim.

    Sen müsaitsin gel su yolculugu birlikte yapalim.

    Dedi baba seninle cehennem atesi bile getirmeye varim.

    Dedim kizim millet zaten yaniyor atese hacet yok sen sadece gel benimle.

    Banka hesabimi kontrol ettim yeterli para mevcut.

    Artik yola cikmaktan geriye birsey kalmamisti.

    Bende öyle yapip bir cuma günü saat onda yola ciktim.

    Hedef olarak önüme Ísvecin en kuzeyinde,bir anlamda dünyanin tepesinde bulunan Kiruna kentini koydum.

    Mesafeye baktim 1242 kilometre.

    Yola cikarken dikkat etmemistim bu mesafeye daha sonra farkettim.

    Biz yolda giderken öylesine isiktiki hava sanki günes bizi takip ediyordu.

    Biz ilerledikce önümüzdeki bulutlar cekilip yerlerini günese birakiyorlardi.

    Bunu gözlerimle görüyordum ve kizimada,bak güneste bizimle dedigimde güldü.

    Gectigim yerlerde hic durmuyor,sadece benzin birde kahve alip yola devam ediyordum.

    Sanki acelemiz varmis gibi son gaz basip gidiyoruz.

    Benim takip ettigim yol E4 oluyor ve bu yol Haparanda diye bir sehre kadar gidiyor.

    Haparanda,nin 100 kilometre öncesinden sapip E10 yolunu alip Kiruna,ya gitmek gerekirken ben kavsaktaki levhayi kacirip Haparanda,ya devam ediyorum.

    Yani E4 yolunda ilerliyorum.

    Ílerliyorum ilerlemesinede arada onca yolu bosuna katettim diyorum.

    Buraya dikkat etmek gerek,ben burayi bilincimde kaciriyorum özünde ise bu yolu gecmem gerek.

    Cünkü gümrük binasi Haparanda,da.

    Nitekim bende gümrük binasinin önündeki bos alana cekip arabayi haritaya baktigimda anliyorum gercegiki ben fazladan gelmisim.

    Özde ise fazla birsey yok bu yolu sürüp gecmem gerek.

    Bedensel anlamda yanilgi gibi görülen bu olay mutlaka yasanilmasi gerekiyor.

    Gecenin karanliginda Haparandadan dönüp geriye Kirunaya ayrilan sapaga geliyor ve bakiyorumki E10 Kirunaya gider yaziyor.

    Gece saat 11 civari ve daha önümüzde var 300 kilometre.

    Bir müddet sürenden sonra karli yola giriyoruz,kari siyirmislar ama yollar buzlu.

    Son derece dikkatli bir sekilde sürüp Kirunaya geliyoruz,gece saat 3.

    Halkimizin depresyon sorununu cözmeden basima bir is gelmesin diye azami dikkati gösteriyorum fakat gözlerime diken gibi birseyler batmaya basladi.

    Kirunanin icinde sehri yarim saat kadar turlayandan sonra,cok uzaklara daglarin eteklerine giden dar bir yola saptim.

    Yolda 20 dakika kadar sürenden sonra bir irmaga geldim köprüyü gecmeden önce dar bir yola saptim.

    Ben bu yolun cok uzun oldugunu saniyordum faka elli metrede irmakla kesistigini soradan ögrendim.

    Ben bir esegin sirtinda semeriyle bile gecemiyecegi bu yola arabayla girdim.

    Birden önümde irmagi görünce aniden frene basip oracikta durdum.

    Arabadan inip etrafi bir kontrol ettimki ben ayvayi yemisim.

    Girdigim yerden bile cikmanin imkani yok.

    Her taraf kar,araba kayip erka tekerlek yoldan cikti.

    Ortalik zifiri karanlik ve kar tipi biribirine karismis.

    Acayip bir rüzgar esiyor.

    Böylesi durumlarda ben keske diyenlerden degilim.

    Önce arabayi kontrol ettim,baktim ön tekerleri fazla kirmisim,bundan dolayi patinaj yapiyor.

    Direksiyonu dogrultup hafif gaza dokundugumda bir metre ilerleyebildim.

    Bu girdigim yerin cikisa olan mesafesi elli metre kadar var.

    Simdi bu elli metreyi geri vitesle cikmaktan baska care yok.

    Karanlikta arkayi tam göremedigim icin bagaj kapagini acip geriye bakarak sürmeye basladim.

    Hem direksiyonu dengede tutuyor,hemde gaz veriyorumki yolda kalmadan yada disari cikmadan buradan kurtulayim.

    Neticede basardik ve kendimizi genis alana zor attik.

    Arabayi istop edip bir sigara yektim ve kendime geldim.

    Artik buradan geriye rahatca gidebilirdim.

    Gecenin saat dördünde otele gelip bos odalari olup olmadigini sordum.

    Var dediler ve otel odasina cikip uyudum.

    Bunca stresten sonra uyumak bile akil kari degil.

    Neticede birkac sat uyuyup sabah 10 da yeniden yola ciktik.

    Cumartesi gecesi saat 3,te Stockholme geriye geldik.

    Bu arada 2500 kilometre yol yapmis olduk.

    Buraya kadar sanki agiz gevezeligi gibi birsey yapmis olduk.

    Fakat öyle degil,bu benim rüyamdi simdi rüyanin tabirini yapmaya geldi sira.

    Dedikki artik dünyanin civisi cikti yeni arayislarla yeni bir bulus yapmak gerek.

    Ínsanlar dünyada yasayacaklari kadar yasadilar,bundan sonra cok daha ciddi bir yasam icerisine girebilirler.

    Bu boyuta ulasti insanlik.

    Dahada ötesi bugüne kadar kaydedilmis bir film icerisinde yasadik,bundan dolayi canli yayina bir türlü gecemedik.

    Bir anlamda önceden hazirladigimiz filmler kader olarak elimize yazildi.

    Bunu ne degistirebildik,nede bir hasara ugratabildik.

    Filmde ne varsa kendi keyfince ilerledi ve bizlerde icinde yuvarlanip buralara kadar gelebildik.

    Bundan sonra bir atilim yapmak gerekiyor,yani yeni bir dünya kesifi.

    Simdi bu kesif nasil yapiliyor ona bakalim.

    Yukarida anlattigim hikayeyi bunun icin cözüp bir acilim yapacagim.

    Herkeste sunu bastan bilmeliki,ermislik,peygamberlik,evliyalik,pirlik yok bu iste.

    Hersey insan bedenine kodlanmis ve herkes semasinda olani yasama geciriyor.

    Kesif yapanlar,yeni icatlar bulanlar hep böyle.

    Eger Dubai,ye gökdelenler insa edeceksen,o insaatta calisacak iscileride ona göre kodlamak zorundasin.

    Rastgele insani o kadar yükseklige cikaramazsin.

    Adamin basi döner ve kendini kaldirip asagi atar.

    Eger yeni bir dünya kesfedeceksen,bu yeni dünyaya yolu acacak olan insanida ona göre kodlamak zorundasin.

    Hatta bu insan kiminle,hangi arabayla,kac saatte,yatilacak yer,gecirecegi kazalar veya kazasizliklar gibi ayrintilari adamin semasina islemek zorundasin.

    Günü geldiginde bu kisi hicbirseyden haberi yokmus gibi harekete gecer ve yapilmasi gerekeni yapar.

    Dünyanin son hizla kaosa dogru gittigi bu dönemde dogaldirki herkes depresyona girecek.

    Bu insanlari daha fazla sikmak,ana trafoda yangina sebep oluyor.

    Eger sikacaksan yakin zamanda görüntüye girecek bir alternatifi yedekte tutmak zorundasin.

    Íste biz bu yedekte tutulan yeni dünyanin kapisini acmaya calistik.

    Peki bu nasil oluyor?

    Önce yazilani en ufak detayina kadar anlamaya calisin,daha sonra bir Ísvec haritasi bulup gectigim sehirlere bakin.

    Göreceksinizki Kiruna en tepede ve diger dünyaya acilacak olan kapiya en yakin yer.

    Peki gecis veya kapiyi aralamak nasil oluyor?

    Ínsan kafasini evrenin kendisi olarak kabul edersek,burada göz,kulak,burun agiz sistemi gibi sistemler var.

    Yani buralar ucsuz bucaksiz yasam alanlari.

    Su anda oralarda hersey mevcut,dünyada bulunmayan bircok sey var oralarda.

    Dünyanin milyon kati büyüklükte olan bu yerlere gecis yapilabiliyor fakat zamani geldikce.

    Bizlerin uzaylilar olarak adlandirdiklarmiz oralarda bizler gibi yasiyorlar.

    Fakat bizim disimizda kimse yok,onlarda bizleriz.

    Ve yine dedikki dünya evren büyüklügünde ve evrenin rahmidir.

    Bu rahim zamani geldikce genisleyip yeni sistemlere kapi aralayabiliyor.

    Fakat bu acil susam acil demekle acilmiyor,bu isin teknigi var.

    Teknik su.

    Biz su anda filme kodlandigimiz icin film icerisinde yasiyoruz.

    Yani burasi tümüyle oyun karsiligi yasam oluyor.

    Hersey önceden bir karara baglanmis.

    Burada bu filmdeki yol ve insanlari evrenin kamerasina kaydedebilmek icin,birisinin canli yayina gecmesi gerek.

    Buna yüksek gücler karar veriyor.

    Biz Stockholmden yola ciktigimizda canli kamera calismaya basladi.

    Yani Kirunaya kadar bir yol var fakat bu filmdeki yol.

    Bu yolu kameraya kaydedip yeni dünyaya bagladigimizda ancak oralara gecilebiliyor.

    Aksi taktirde bu yol oraya gitmiyor.

    Bir anlamda kulak sisteminden burun sistemine yatay bir gecis yapiyoruz.

    Eger bu yol kameraya kaydedilip tümden acilirsa,Ísvec sinirlarindan öteye yol devam edip o yeni dünyayla kesisiyor.

    Halbuki su anda oralar deniz görünüyor.

    Eger o yolu acmadan su haliye arabayi sürüp gidersek,karsimiza deniz cikiyor ve ötesine gecemiyoruz.

    Özde ise o dünya sinirdan öteye devam ediyor fakat yol acik degil.

    Simdi biz gecenin o saatinde o kapinin acilacagi yere kadar gittik,kamerada bizi takip etti.

    Bakin ertesi gün orada uzun boylu yatip dinlenenden sonra yola cikabilirdik,halbuki öyle olmadi.

    Dört saatlik bir uykudan sonra acele geri yola ciktik.

    Nedeni ise kameranin hala bizimle olusuydu.

    Yani biz acele verilen zaman icerisinde gelis yolunuda kameraya kaydetmeliydik.

    Eger bu islemi gerceklestirmez isen kiyametin gelecegini bekliyorsun.

    Yani dünyanin alti üstüne gelecek ve herkes bir bicimde ölecek.

    Daha sonra o yerlere gecis yapilacak.

    Halbuki insanoglu gelmis oldugu asamayla o yerlere fiziki gecis yapabilecek durumda.

    Bundan dolayi bu gecis yapilacak ve nesiller orada devam edecek.

    Burada birseyi hatirlatmakta yarar var.

    Saniliyorki yasanan hersey gecip gitti,yikilan uygarliklar gibi.

    Böyle birsey yok,evren bunlari kameraya kaydetti,o uygarliklarin hepside kayitta ve zai olan birsey yok.

    Biz zaten o dönemleri ileride hep yasayacagiz.

    Bakin Dubai meselesine.

    Dubai büyük bir projeydi ve kayda alindi.

    Bundan sonra ne olursa olsun onu kayittan silemiyor.

    Bu kayit meselesini söyle aciklamak mümkün.

    Ínsan yasamlari bir tiyatro sahnesinde oyun olarak oynaniyor.

    Daha sonra bu film haline dönüsüyor.

    Film dünyaya isinlanip yansima yaptiginda,fiziki hareketlilik basliyor.

    Yani yollar ve binalar yapiliyor,insanlar harekete geciyor.

    Bu yapilanlar canli olarak tekrardan asil kameraya kayda gecince,bu aynen sihirbazlarin sapkadan tavsan cikarmalarina benziyor.

    Aha diyor burada bir sehir var.

    Bunu sanki mucize gösterir gibi yapmis oluyorlar.

    Fakat mucize diye birsey yok hersey kamera oyunu.

    Yani hersey kayitta mevcut,bundan dolayi cikiyor tavsan.

    Peki biz o dünyaya gecis yapabildikmi?

    Bunu yapamadik cünkü o günkü acilisi yapma görevi baskalarina ait.

    Yani su anda yeni dünyaya yol baglandi o gün geldiginde her kimin göreviyse aciklamasini yapar.

    Böylesi bir yaziyla halkimizin depresyon sorununuda cözüme kavusturmus oluyoruz.

    Demem suki su anda dünya üzerinde dolasan kara bulutlar,bereketli yagmuruda beraberinde getirecektir.

    Bu acik ve belli olan birsey.

    Eger Türkiye halki su sittiri poktan meselelerle ugrasmaz bu konulara yogunlasirsa,hayirli bir is yapmis olacak.

    Yoksa depresyon derinleserek sürecek.

    Ben en azindan beni takip eden arkadaslarima yazmis olayim.

    Sakin ola depresyona girmeyin,cünkü buna zamaniniz yok.

    Kendinizi yeni dünyayi insa edecek bireyler olarak görün.

    Peki bu rüyami yoksa gercekmi?

    Rüya gibi algilayin fakat yasanmis bir olay.

    Detayina girsem kitap bile olurdu.

    Simdi birseyi daha hatirlatiyorum.

    Harry potter filme kaydedilmis yasamin karsilik bulmasi,su andaki yazdiklarim ise canli yayin.

    Eger ben dünya yasaminda filme kayit yapmis olsaydim,coktan kitaplar yazip para kazanacaktim.

    Fakat bende film karsiligi yok,yani film yasamina gecmedim.

    Eger film yasami olsaydi,elli kitabi filme yerlestirir öyle gelirdim.

    Zaman icerisindede bu kitaplari yazar para kazanirdim.

    Fakat bu yinede bir film yasamina denk gelir.

    Asil olan hem burada hemde geri planda olmak.

    Bu ise zorun zoru.

    Canli yayina giren insanin yapacagi isler vardir,isleri bitmeden film yasamina gecemez.

    Dünyanin acisini cekmis bile olsa yine gecemez.

    Íllaki yapacaklarini yapip tamamlamasi gerek.

    Bunlarin yasami film yasamina baglanmadigi icin,cogu zaman ac bile kalirlar.

    Cünkü film yasamina alacaklari ekmek kaydedilmemistir.

    Bense ikisinin ortasinda bir yerde sayilirim,asim ve isim var fakat asil ulasmam gereken yere cikan kapilar kapali.

    Simdi o kapiyi araladik sayilir.

    Su andaki yasam film karsiligi oldugu icin, bircoklari zengin olarak görüntüye yansidigi gibi,bircoklarida yoksullugu yasiyor.

    Bunlar yasamin dis yüzüne vurulmus cila gibi tümden yaniltmaca.

    En zengin görülen devletler daha bir sistem bile olusturamadilar fakat burada zenginligi yasiyorlar.

    Burasida filmden ibaret oldugu icin,bu film bir baskasinada ait olabilir.

    Yani kendilerini zengin sananlar bir adamin filminde oynamislar.

    Adam bunlari filmden cikardiginda geriye sirtlarina atacak cul bile kalmiyor.

    Ve bu culsuzlarla insa edecegiz yeni dünyayi.

    O yeni dünyada neler var,nasil bir yer önceki yazilarimda bahsettim.

    Bu yaziyi okuyanlarin hepsi istisnasiz film yasaminda olduklarindan,bu yazilarda film yasamina baglanmadigi icin,yazilanlarin sürekli ayaklari havada kaliyor.

    Yani benim konularla ilgilenen bir tek uzmanin bile dikkatini cekmiyor.

    Aslinda uzmanin cani cikiyor,yani beni bulup konusup konulari dahada derinlemesine arastirmak istiyor fakat bana ulasamiyor.

    Aramizda daglardan öte iki ayri galaksi var.

    Ne zamanki benim yazilar film yasamina kaydedilir,iste o zaman asil tepki gelir.

    Ölenden sonra ünlenen yazarlarin akibetleri buydu iste.

    Yaptiklari hicbirsey film yasaminda karsilik bulamadi.

    Onu bir baska zaman dilimine monte ettiler.

    Ne yaparsinki dünya yasami böyle isliyor.

    Bizde yeni dünyada icabina bakariz.

  3. Yusuf Eryigit says:

    2009-11-28 12:56:45 – Zincirleme baglanti
    Yazan ilion
    Benim patron zaman zaman bana ödemesi gereken ayligi elinde tutar.
    Acil sikintim olmadigi icin ona bir nevi kredi acmis gibi olurum.
    Son anda yine parayi uzun süre elde tuttu ve tamda Kirunaya gidecegim gün banka hesabima parayi yatirdigini söyledi.
    Eger yatirmamis olsaydi ben o yolculuga kesin cikamayacaktim.
    Parayi uzun süre elde tutup neden o gün yatirdi diye sorulabilir,bu planin bir parcasi oluyor.
    Yani o gün önemli bir islem gerceklesecek ve para yatmak zorunda,yoksa yolcular yola cikamiyor.
    Elinde parasi olmasa bile borclanip o parayi yatiracak.
    Ben bu uzun yaziyi yazmadan önce rutin olarak ise gitmem gerekiyordu.
    Cuma günleri dörtte ise baslar sabah dörde kadar calisirim.
    Bu arada biraz uzun mola verip yemek yer birazda dinlenirim.
    Ís elbisemi giyip tam yola cikiyordumki patron yine telefon etti.
    Yusuf gel sen bu haftayi dinlenerek gecir baskalari calisacak.
    Ben senin parani calismis gibi öderim.
    Yani ben evde dinleniyorum,yerime arabayi baska soföre veriyor,banada calismisim gibi ödeme yapiyor.
    Ben tekrar elbisemi degistirip aksama bu yaziyi yaziyorum.
    Buda bir tesadüf degil ve olaylarin halkalar halinde biribirine baglanmis hali.
    Peki ben uzun zaman sonra neden böylesi bir yazi yazdim? yahutta yazmak zorunda kaldim?
    Buda zamanin kisiye bir yüklemesi oluyor,yani sen yaz ve yayinla gerisini bize birak.
    Ben elimde sihirli degnekle birseyleri degistirmeye kalkismiyorum,ben sadece zamanin bana yüklemis oldugu görevi yerine getiriyorum.
    Nasilki Amerikali astronotlar kendi sistemlerine göre hareket ediyorlar,bende kendi öz sistemimin bana yüklemis oldugu görevi yerine getiriyorum.
    Biz babali kizli bir yildir vasiyetname yayinlar gibi bir galakside bulunmasi gereken mal ve degerlerin listesini cikardik.
    Bunu yaparken ne beyin jimnastigine merakimiz vardi,nede is olsun diye öylesine yazdik.
    Bunlari yazarken müthis bir düsünce akimina kapildik,zaman oldu beyini hosafa cevirdik.
    Bu listenin yazilip yayinlanmasi gerekiyordu,bunu biz yapmasak sisteme ait baskalari yapacakti fakat en müsait olan demekki bizdikki bu görev bize verildi.
    Görevden kastim asla ilahi bir makama olan borc degildir.
    Yani ne dinsel anlamda,nede ilahi bir kudret anlaminda bu göreve talip olduk.
    Bu görev bizim ait oldugumuz öz sistemin özel olarak vermis oldugu bir istir.
    Yani yapilmasi gereken bir is var ve bu bizim ait oldugumuz sisteme ait.
    Dogaldirki sistem kendi isini kendi elemanlarina yaptiracak.
    Bundan dolayi biz bu isi yapmak üzere dünya yasamina kodlanmis oluyoruz.
    Simdi o kodlarin cözülme asamasina ulasmis vaziyetteyiz.
    Ben bunlari bir yil öncede yazabilirdim fakat zaman bugüne daha ugun geldi.
    Cünkü yazdiklarimin palavra olmadiginin isaretleri dünya yasaminda görülmeli.
    Bu baglamda yeni fosiller bulunurken,daha önce hic görülmedik yerler kesfediliyor.
    Buralar bizim projenin disinda kalanlar oluyor.
    Demekki dünya cesitli yerlerden rahmini acmaya basladiki yeni kesifler yapiliyor.
    Yani bizim disimizdada bu isle ugrasanlar var fakat onlar simdilik isi gizli tutuyorlar.
    Özellikle Papua yeni gine diye bir yerde sürekli birseyler buluyorlar.
    Diyorlarki buralar daha önce hic görülmedi.
    Íyide daha önce görülmedik yerlere uzay gemisi olmadan nasil gecis yapabiliyorlar?
    Bu rotasyon sistemiyle oluyor,yani kayit yapilandan sonra yol birden bire rahmin bir baska yerine aciliyor.
    Su anda bizim yaptigimizda bundan ibaret,önce kayit baglantisiyla yol baglantisi kuruluyor,sonrada hersey aciga cikiyorki yeni bir galaksi varmis.
    Bu galaksi yeni olusan birsey degil,bu milyarlarca yildir varolup devam ediyordu zaten.
    Yani bizler oralarda uzun süre yasadik ve buraya geldik.
    Burada isimizi yapandan sonra geriye dönecegiz fakat bu kez farkli bir sekilde.
    Eskiden ölüm sonrasi gerceklestirilen bir olay,bukez fiziki olarak gerceklestirilmeye calisiliyor.
    Bir baska anlamda artik film karsiligi yasamin sonuna gelindi.
    Simdi özgür irademizi kullanabilecegimiz caga gecis dönemine gelindi.
    Biz o yeni dünyaya gecmis olsak bile isimiz bitmiyor tabi.
    Cok zor isler bizleri bekliyor,bunlar üstesinden gelinmesi gereken ciddi görevler.
    Dolayisiyla su anda bircok proje birden yürütülüyor,zamanla bunlari daha yakindan görme olanagina kavusacagiz.
    Ísvecin Kiruna kenti maden yataklariyla ünlüdür.
    Celik ve kömür madenleri oradan cikar.
    Ísvecliler dedilerki,maden cikara cikara sehrin altini deldik.
    Toprak titremeye basladi.
    Biz bu kenti toptan tasiyacagiz.
    Bu devletin elinde bir proje olarak duruyor.
    Fakat bugüne kadar tasimadilar proje ise elde mevcut.
    Bu tasinma olayida bu projeyle ilgili birsey ama onlar isin bu yönünü bilmiyorlar.
    Cok yakin bir zamanda uyanacaklarki,Kiruna uzayip gitmis.
    Yani Kiruna kapilarini yeni dünyaya acmis.
    Böylesi bir durumda eski alana kim yatirim yapar?
    Kimse yapmaz ve yeni olana dogru bir göc baslar.
    Böylece rotasyon sistemiyle gecilen yollar düz bir cizgiyle eskiye baglanir.
    Biz oradaki ham maddeden bahsettik,orada neler var ve gerekli olan ne onlari yazdik.
    Örnek verecek olursak,dag tas deri dolu.
    Yani yaban hayvanlari biribirlerini yemisler deriler ortalikta kalmis.
    Bu deriler olduklari yerde kuruyup kalmis.
    Simdi topla bu derileri istedigin gibi isle.
    Dogada olusan altin ve diger madenler deniz dalgasi vasitasiyla kiyiya vurmus,topla degerlendir bunlari.
    Okyanus oldugu gibi damitilmis benzine dönüsmüs dedik.
    Rafine etmeye gerek yok al ve depola.
    Daha kesfedilmeyi bekleyen neler var neler.
    Ucsuz bucaksiz bir yeni dünya iste.
    Kullan kullanabildigin kadar.
    Sonuc olarak dedikki mademki yol baglantilari kuruldu,yerlesime acilma zamanida geldi demektir.
    Fakat ben her daim zamanla uyumlu gitmeye calisirim.
    Bundan dolayida o zamani beklemek gerek.
    Bizde bekleyenlerdeniz.

  4. says:

    Merhaba Yusuf kardeşim, evet uzun zamandır yoktun, bazen ne yapıyorsun diye merak ediyordum.
    Evet anlattığın biçimde neden olmasın? Ya da biraz farklı da olabilir.Benimm gözlemim şu ki; herşey müthiş hızlandı. Duygular, opsiyonlar, hava durumu, sosyal ve siyasi durumlar, bildiğimiz her şey hızlandı. Birinden diğerine hızla geçiş yapıyoruz. Belki aynı gün içinde tüm mevsimleri, tüm duygu değişilerini yaşayabiliyoruz. Eskiden bu dünyanın gelişmemişler için hazırlanmış yavaşlatılmış bir sistem olduğunu önermiştim. Belki şimdi normal hızına doğru değişiyordur. Kimbilir?
    Anlattığın rüya ve kurduğun sistem, “onüçüncü kat” thirteenth floor” filminin tıpkısı ve bana hiç de yabancı gelmiyor.

  5. Selamlar Sibel hanım ve Yusuf kardesim.
    Yazılarınızı inanılmaz bir zevkle okudum.
    Oyun cok hızlandı ve dahada hızlanacak.
    Ama ne yazıkki oyunun farkına varan cok az
    kisi var.
    Belkide digerlerine farklı ve yavas geliyordur.
    cok guclu bir bilgisayar simulasyonunu tamamlamak
    uzere ve farkındalıgı yuksek olanları,
    oyunu dısardan seyredenleri oyun dısı bırakmak
    istiyor gibi.
    Negatiflik en ust duzeye varmak icin hızlı bir
    kosuda.
    Aslında hersey bilincte yapılan sanal bir gezinti ve bizler Yusuf beyin anlattıgı gibi kayıtlı
    olan simulasyonu yeniden kesfediyoruz tıpkı
    13.kat filminde adamın daha simule edilmemiş
    yere gidişi gibi.
    Ne mutlu oyunun farkında olanlara.
    Sevgiler.

    1. says:

      Bu öyle bir durum ki, eğer insan hafiflemeyi (ciddiyeti kırıp, herşeyin zaten saçmalık olduğunu, ha bir eksik ha bir fazla farketmeyeceğini içine sindiremezse) başaramazsa, kolaylıkla paronayaya kayıp, ortak birleşim noktasına dönemeyebilir.
      Ne demek istediğimi sizler anlamışsınızdır.

  6. Yusuf Eryigit says:

    Dünyanin su andaki halini söyle bir kurgulayalim,biz daha zamanin icine girmeden önce bir proje yapilip hazirlanmis olmali,bu olmazsa olmazin sarti.
    Söyleki bir yilda kac cift ayakkabi tüketilecek,ne kadar et,ne kadar bugday,ne kadar basörtüsü falan derken en ince ayrintilarina kadar herseyi projeye sokmus olman sart.
    Bakin simdi bu bir cizimdi,bu cizimin icerisine bu materyali karsilayacak ham maddeyide sokman sart,bu hammaddeyi isleyecek iscileri,bu iscilerin hayat cizimlerini,kurulacak fabrikalari,bu fabrikanin patronlarini,onlarin yolsuzluklarini,ailevi yasam bicimlerini,mafyayla iliskilerini bir oya gibi cizime isleyeceksin.
    Bu dönemi yasayacak olanlar zaman cizgisinden iceri girdigi anda film yasama dönüsmeye baslar ve bir kosusturmaca baslar,aynen su anda kostugumuz gibi.
    Bu baglamda kizim hülye tam iki yil calisarak internet sitesinde bir liste yayinladi.
    Bu liste zamanin birinde bir galakside baslayacak yasamin temelini teskil ediyor.
    Listede toplu igneden,ucan arabalara,petrol yataklarindan hammaddenin binbir cesidine hepsi var.
    Peki neye yariyor bu liste?
    Bu listede akla gelip gelmeyecek olan herseyi planlayip projeleyen sistemin mühendisleri oluyor ve liste daha yazilirken partiler halinde bir baska yerde ve ayni zaman dilminde fabrika iscilerinin önüne geliyor.
    O galakside yasayan herkes o listede bulunanlari yapip,paketleyip kullanima hazir hale getirmek telasinda.
    Hazirlanan mal UFO,lar vasitasiyla gelecegin galaksisine tasiniyor ve orada yeni bir sistem insa ediliyor,cünkü o anda o toplumun yasadigi galaksiye kiyamet gelip gezegen sönüp dinlenmeye cekilecek.Bu gezegen dinlenirken,orada calisip emek sarfeden insanlar bir boyut atlayarak yeni sisteme uygun bedenlere tasinacaklar,yani nasillki üretilen mal tasinabiliyor,insanlarda tasinabiliyor.Bu bahsettigim cok büyük bir proje ve dünya su haliyle o sistem icerisinde bir adaya bile denk düsmüyor.
    Dünya ile o gezegen arasinda kurulacak bir köprü veya acilacak bir kapidan ise dünyadan istedigin herseyi oraya tasimak mümkün,söyleki Ístanbuldaki büyük adayi al topragiyla birlikte yükle bir UFO,ya al götür.Burada önemli olan hangi zamandaki adayi alip götüreceksin,50,li yillardaki halinimi,yoksa bu dönemdeki halinimi bu karar alan organa kalmis birsey.
    Burada vermem veya almam diye birsey yok,alinan bunlarin cogullarindan sadece bir tanesi.
    Íste bundan dolayi ileride dünyayla ticaret yapabilmek icin biz simdiden dünyayla baglantili olan kapilari aralamaya calistik,bunun saklisi gizlisi yok fakat anlayan anliyor.
    Anlamayanlara anlatma zorunlulugumuz yok,onlar yine kendi yollarinda gidebilirler.
    Dünyada bu isi su anda bircoklari cesitli bicimlerde yapiyor kanisindayim fakat yasayan bedenler yaptikleri isi farketmis degiller,bizim farkimiz ise bu isi bilerek yapiyor olusumuzdur.
    Peki neden gizleniyor bu is?
    Gizleniyor cünkü her taraf haramilerle dolu ve herkes biribirinden mal caliyor,cünkü bunlarin hepside ayni paralelde seyrediyor,ayni yörüngedeler,bizimkisi ise ulasilmasi mümkün olmayan bir uzaklikta,yani digerleri bizim mekana ulasana kadar yakitlari yari yolda bitip yokoluyorlar bundan dolayi kimse öylesi bir yolculugu göze alamiyor.
    Ben biliyorumki su yazdiklarim onlarin katinda incelenmeye alinmis durumda fakat yapacak birseyleri yok,sadece okuyup incelemekle yetiniyorlar.
    Eger benim bahsettigim sistemde ayni paralelde seyretmis olsaydi ve haramilere acik bir mekanda seyretseydi,ben bu yaziyi yazamiyor olacaktim,ya aklima gelmeyecek,yada yazarken bilgisayarimi patlatacaklardi.Oysaki acik ve net olarak yillardir yazmaktayim.Buna ragmen anlatamiyorsak,anlayacak olanlarin o sistem disinda kalmis olmalaridir,yani yazilanlar karsiligi olmayan beyinlere carpip geriye dönüyor. Ben bu olacaklari su anda dünyada yasananlarla kiyaslamiyorum cünkü bu yasananlarda bir zamanlar ince eleyip sik dokuyarak hazirlanmisti fakat dünyaya göre.
    Oysaki bahsettigim insanoglunun ulasabildigi en son asamaya hitap ediyor,cünkü orada her beden bir yaraticiyi oynuyor.
    Evrende kast sistemi isliyor bu en tabandaki sistemlerden,en üst boyuta ulasmis olanina kadar.
    Bu bahsettigim üst boyutlu olanidir ve kadrolarida sisteme paralel gelismis olanlardan ibarettir.
    Kisacasi Zeus ve diger tanrilar.
    Burada Zeus sisteminin farki kendi sistemindekileri kendi spermasindan yaratmasidir bu evrendeki en güclü erkek spermasidir.
    Zeus sistemine ulasabilmek icin diger tanrilarinda en azindan kendilerini Zeustan dogurtmus olmalari gerekir fakat Zeus bu spermi kimseye vermiyor,bundan dolayi diger tanrilar ancak spermalarinin yettigi kadariyla yetinebiliyorlar.Zeus farki buradan geliyor.
    Dünya yasaminda kimlerin hangi tanri sistemlerine ait olduklari bilinmiyor cünkü dünya oyun haliyle ilerliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir