Aşkı anımsamak adına…

Her insan, özünde aşkın farkında. Nasıl olmasın ki, karanlıkta çakan bi ışığın farkında olmamak imkansız. Aşk yalnızca karşı cinse duyulan bi şey değil bunu çoğu insan bilir. Aşk, bir mıknatıs gibi seni -ilgini- talep eden, karşı konulmaz bütünsel bir esrikliktir. Hep o’nun içinde bulunmak isteriz biz insanlar ama ne çare ki belki aynı oranda olmasa da güvenliği de severiz. İşte bu ikincil tercihimiz hayatın realitesi haline gelir, onu alışkanlıklarımızla besler büyütürüz. Öyle büyütürüz ki aşk çok nadir çakar olur o bulutlar arasından. Ve biz bu durumda ne yardan ne serden vaz geçemeyenler ne yaparız?
Tüm zamanlar boyunca yaptığımızı tekrarlarız, geçmiş bir aşkın küllerini deşeleriz, onun hissini şu ana getirebilmek için akla gelmedik icatlar yaparız. Tüm konular eski bi aşkı anımsamak üzredir temeline inerseniz. Hep nostalji hep nostalji!
Oysa…
Herkes bilir oysayı 🙂

Aslında ilkel çağlardan beri bu uygulama pek değişmiyor. Bakınız C. Caudwell, Yanılsama ve gerçeklik kitabında ne demiş:

…kabile, bir kolektif coşkuya neden gereksinim duysun?

Bir kaplanın ya da fırtınanın gelişini içgüdüsel olarak hissedecekler ve bu şartlı ve kolektif tepki doğuracaktır zaten. Bu durumda kolektif bir heyecan doğuracak herhangi bir araç gereksizdir; ama görünür ya da elle tutulur böyle bir neden yok da “olasılık” olarak varsa, böyle bir araç toplumsal bakımdan gerekli oluyor demektir.

İşte şiirin, bir kabilenin ekonomik yaşamından, yanılsamanın (illusion) ise gerçeklikten (reality) boy verişi böyle olur.

Dansla, ayinle ve müzikle karışmış halde şiir, kabilenin içgüdüsel enerjisinin büyük anahtar tablosu(switchboard) olur; kabileyi, yakın nedenleri ya da mutlu sonuçları görünürde olmayan, içgüdüyle kendiliğinden kararlaştırılamayan bir dizi kolektif eyleme yöneltir.

Karıncalar ve arılar içgüdüyle depo eder yiyeceklerini, ama insan böyle değildir! İnsanın içgüdülerini çalışma çarkına koşmak, onun coşkularını bir araya toplayıp faydalı ekonomik kanala yöneltmek gerektir. Yalnız ve yalnız ekonomik olduğu için, yani içgüdüsel olmadığı için bu içgüdünün yöneltilmesi gerekir. Bunları yönelten araç da (şiir vb), bu yüzden kökeninde ekonomiktir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir