Anon ve Karanlıktan Sonra

Anon

“Anon”, herhangi bir mahremiyetin, cahilliğin veya anonimliğin olmadığı bir dünyada geçiyor. Bu dünyada şahsi anılarımız kaydediliyor ve neredeyse hiç suç işlenmiyor.
Bir insan bu sistemin içinde adsız ve kimliksiz olup, üstelik sistemin içine girebilirse neler olur?
Androidlerden değil insaninsanlardan bahsediyoruz, insanın gözüne girilip onu izlemek mümkün mü? Anılarını silmek nasıl olur?
Fena bir film değil bence, oyuncular da iyi.
*
You Were Never Really Here”, Cannes’da Lynne Ramsey’ye En İyi Senaryo ödülünü getirirken, Joaquin Phoenix’e de En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırmış
Çocukken baba şiddeti gören, ezilen ve sonrasında yine şiddet dolu bir hayat süren Joe, mesleğini geride bırakmış ve hayatını, seks ticareti için kaçırılan kızları kurtararak kazanmaya başlamıştır. Yozlaşmış New York senatörünün kızını kurtarması için kiralandığı zaman ise bir komplo ağının içine sürüklenir.
Bu derece dram ve şiddeti hiç gürültü çıkarmadan anlatıyor yönetmen, usulca ve içe işleyerek. Ben çok beğendim
*
Karanlıktan Sonra
“Gece yarısından sonra zamanın kendine özgü bir akışı vardır; ona karşı koyamazsın.”
Haruki Murakami’nin okuduğum ilk romanı fakat son olmayacağı da belli. Ben bu stili sevdim, Japonlar hakkında bilgilenmeyi de sevdim. Ufak replikler paylaşıyorum izninizle:
“Gökler biliyor, yerler biliyor, dijital kameralar biliyor.
Uygunsuz bi şeyler yapmasanız iyi olur belki.”
…Bir kez karar verince bu o kadar da zor bir şey değil. Bedeni terk ederek cisimsiz, kavramsal bir görüş açısı olmak yeterli. Böyle yapınca her duvardan geçebilir, her uçurumdan atlanabilir. Bunu yaptığımızda gerçekten de basit bit tek nokta olur ve iki dünyayı ayıran televizyon ekranından geçeriz. Bu taraftan diğer tarafa taşınmış oluruz. Duvarı aşarken, uçurumun üzerinden atlarken. dünya büyük bir bozunuma uğrar, yarılır, ufak parçalara ayrılır ve birden yok olur. Her şey saf, saf ince bir toza dönüşüp dört bir yana dağılır. Sonra yeniden kurulur dünya. Yeni bir madde sarar etrafımızı.
Tüm bunlar göz açıp kapayıncaya dek oluverir.”
“Bu dünyada tek başına yapacağın şeyler olduğu gibi iki kişi olmadan yapamayacağın şeyler de vardır. İkisini denge içinde yürütmek önemli.”
Dualitenin ne basit bir izahı 🙂
Ben de şöyle derim: Kişinin içindeki ikircikli konu, başkasının dillendirmesine havale edilir ve sonra o başkası itinayla hasım alınır.
Sonuç olarak bu yazarın diğer kitaplarına da devam etmeye karar verdim 🙂
Yazılanlara katıldığım şöyle bir EKşi yazarı yorumu da var, isterseniz tıklayın
*
Young Sheldon
Öylesine zevkli ki dün gece peş peşe 5 bölüm izlemişim.  The Big Bang Theory dizisini sevenler için Sheldon’ın küçüklüğünü takip etmek bi ayrıcalık 🙂 Einstein seviyesinde zeki bir çocuğunuz varsa, imkanlarınız kısıtlı ve küçük bir yerleşim bölgesinde yaşıyorsanız ebeveyn olarak ne yaparsınız?
Özellikle canınızın sıkkın olduğu keyifsiz bir zamanda ilaç gibi gelir bu dizi (zaten her bir bölüm 20 dk)
*
Her yılın 17 Mayıs’ında tüm dünyada kutlanan “Dünya Telekomünikasyon Günü” bu yıl temasını “Herkes İçin Bilişim ve Telekomünikasyon: Dijital Sınırları Aşmak İçin İnsanı Güçlendirme” olarak belirlenmiş. Haberleşme ve iletişim araçları, yapay zekâ ve “ınternet of things” gibi kavramlarla anlamlandırılan değişimler sonucu insan yaşamının değişmez ve vazgeçilemez bir parçası haline gelmesi malumlarınız.. Bir araştıma şirketi şöyle demiş: “Telgraftan yapay zekâ uygulamalarına uzanan bu yolculukta,değişim dinamiklerini yakalayan firmalar geliştirdikleri teknolojik hamlelerle beraber sektörlerine ışık tutup yön vermeye devam ediyor”.
Başlangıcı herkes farklı alıyor, örneğin Westworld dizisi, otomatik piyanoyu almış yapay zekanın nüvesi olarak. Aşağıda on yıl önce paylaştığım yazıdaki Terminator the sarah connor chronicles dizisi (ki fringeden sonra en sevdiğim ikinci dizidir kendisi. Muazzam bir sembolik dili var) yapay zekanın nüvesini TURK isimi masum bir satranç programına bağlamıştı.
Bu iş giderek ilginçleşiyor 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir