Afallayıp Kaldık buralarda!

-Anasının Karnından Dizisi-

Mars, 27 Ağustos günü Dünya’ya olduğu kadar Güneş’e de en yakın konumuna gelecek ve 60 bin yıldır görülebilecek en yakın ve en parlak durumuna ulaşacak. Mars, o gece gökyüzünde Ay’dan sonra en parlak gök cismi olarak gözleri kamaştıracak. Aşırı parlaklığı ve belirgin turuncu rengi nedeniyle, parlak gök nesnelerinin yer aldığı her gök olayında olduğu gibi, UFO ihbarlarında da artış gözlenebileceği belirtiliyor.

Mars, Dünya’ya en son M.Ö. 57617 yılında bu kadar yaklaşmıştı. Bundan sonra ise 28 Ağustos 2287’de 55 milyon 686 bin km yaklaşabilecek. 2729 yılında ise Mars’ın Dünya’ya uzaklığı 55 milyon 651 bin kilometre olacak. Bu tarihte tüm zamanların en yakın konumu gerçekleşecek.

Bu olaya şahit olmak bizim nesile nasip olacakmış demek! Hele bi bakalım da eğer çok hoşumuza giderse 2287 Ağustosunu’da bekleriz icabında 🙂 Şunun şurasında ne kadar kaldı ki; 282 yılcık. Hiç bi şey değil walla!

Netekim ben 60000 yıl önceki geçişini de g-örmüştüm ve fekat o zamanlar daha onbeşbin yaşında bir teenage’tim. Olayın vehametinin farkına varamadım.

Büyükbabam yıldız konfederasyonunun başkanıydı o sıralar. Beni yola getirmek için çok çaba harcadı gel gör ki o zamanlar ben (hala olduğum gibi) hayta bi kızdım.

Belki bu sebeple dünyaya yollanma piyangosu elimde patladı!

Hem de süslü püslü bir doğum günü paketine sarılı bi eşek şakası olaraktan elime tutuşturuldu.

Vardır bunda bi hayır efendim. Bakmayın siz bana, şikayet etmiyorum da, biraz salaklığıma yanıyorum.

Esasında Mars ile yakın bi ilgim olduğu söylenemez ama ne de olsa bizim gezegene en yakını idi (komşu vilayet gibi). Bu sebeple yeniden yakından görebilme olasılığı bu yaşlı teyzenizi heyecanlandırmakta.

Hayırlısı olsun b-akalım.

Laf aramızda biz orada kelime kullanmıyorduk güzel kardeşim.
Bu yüzden burada afallayıp kaldık.
Esasına bakarsan burada kelimeler bizi kullanıyo haberimiz olmadan. (Bu işte bi terslik var gibi geliyo bana; yine de şapşal biri olduğumdan emin olamiyorum tabii)
Bizim oralarda büyük guruplar halinde yaşanılıyordu yanlış hatırlamıyorsam, üzerinden çok geçti. Herşeyi birbirine karıştırıyorum.
Gurubun birinde ben deyim 1000, sen de 10000 can oluyordu. Dört silahşörlerin dediği gibi: “hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için” durumları. Hal böyle olunca bırak kelimeye sinyale bile gerek kalmıyo!
Tabii sinyal kullandığımız durumlar da mevcut, başka başka sürüyle gurup var irili ufaklı, onların sistemi farklı olduğundan titreşimle iletişiyoduk onlarla.
Bunlar çok geride kaldı, şimdi hayal gibi, komedi gibi geliyo kulağa 🙂

24/8/2005 ·

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir