Tinin Kontrol Edilemezliği

  • Tinin belirmesi, niyetin inşa edip büyücünün önüne yerleştirdiği ve onu içine çağırdığı görkemli yapıdır.
    Don Juan “tinin belirişinden” şöyle bahsetmişti: Anlattığına göre; sıradan bir adam varmış, tin ona kendini belirtmek için adamın içinden konuşuyormuş fakat adam bu sesi duyacak halde değilmiş. Tin bağlantılarını hissettirmek için boşu boşuna didinip durmuş, fakat adam açıklananları anlama yetisinden yoksunmuş, iç sesini duyduğunda bunun kendi duygu ve düşünceleri olduğunu sanmış. Tin daldığı uykudan adamı uyandırmak için onu sarsıp, üç işaret vermiş; ard arda üç belirme! Adamın yoluna çıkıp duruyor, kendini ayan beyan ortaya koyuyormuş ama adamın taktığı yokmuş.
    Adamın anlamamaktaki inadı yüzünden, tin hile yapmak zorunda kalmış ve hile, bu sayede büyücülerin yönteminin özünü oluşturmuş.
    Tin kontrol edilemez. Yani onu istediğin doğrultuda işletemezsin; ancak eğer yeterliliğin varsa (örneğin bi nagual gibi) tini davet edebilirsin. Yine de ancak onun gelebileceğini umarsın. Gelirse kendi gösterisini yapar. İzlemek zevkli olabilir hatta kendi adına bi şeyler öğrenebilirsin bile ancak yine de onu -tıpkı Higgs Bosonu gibi- alıp teknolojik bi şeye koşamazsın.
  • Kontrol yanılgısı, en zekilerimizi bile derbeder etmiştir.
  • Emine Yi Kabalistler , Evanjelikler , illimünatü yada İsa Mesihi özlemle bekleyen dünya krallığa hakim olma arzusundaki kimlerse Higgs Bozonunu alet edip emellerine kavusmayı ummakta imişler .

    Sibel Atasoy Ne bitmez emelleri var bunların diyeceğim geliyor :))) Peki neymiş bu emeller?
    Emine Y Bilmiyorum .. Ama bugün farkettim ki bütün herşey ama herşey enerji alış verişi üstüne .Daha çok ışık daha çok enerji için herşey.. Bunun ne yolla geldğininde bir önemi yok kimi sevişerek kimi dövüşerek enerjiyi alıp verip çalıyor .
    Sibel Atasoy Bi yerde şöyle demiştim galiba: para olmazsa bu dünyada yaşanılmaz, enerji olmazsa hiç bi yerde! :))) Velakin bu da her bi şey gibi eksik tabi. Bunların emeli bence KONTROL. Yoksa enerji gani yahu
    Sibel Atasoy Kontrol yanılgısı, en zekilerimizi bile derbeder etmiştir.
    Emine Y Denge bu dünyanın malı değil. Tin bile dengeyi değil kafasına göre niyeti takip ediyor . enerjiyi takip ediyor 😉
    Sibel Atasoy Bize göre kafasına göre! İşte bilinçlenme çılgınlığı da burada başlıyor, acaba ne yapsam da bunun da yasasını bulsam diye:) Ben de soruyorum bulunca ne olacak? Bulmakla biter mi? Bitmezse ne diye yırtınıyorsun. Bitecekse zaten ayvayı yedin. Ay çok eğlenceli hahahahahaha
    Emine Y bulur ve bilirsen güç senin olacak, bende bulmanın fani ömürlere sığmayacak çok olduğunu düşünüyorum sonu yok . Sistemden yaşarken çıkış yok belki küçük kısa devreler ,ışık çakmaları en fazla .. Az fazla arayışı.
    Gülen D Hepsi güç için , hepsi Tanrı olmak için.
    Ersin Koç

    Bence kendilerinden -ve diğer her şeyden- o kadar çok nefret ediyorlar ki, önemli olabilmek için, anlamlı olabilmek için, sevilebilmek için her şeyi ama her şeyi almak istiyorlar. Dünyaya sahip olsalar Ay’ı isteyecekler, Ay’ı da alsalar Güneş sistemini isteyecekler. Fakat hiçbir zaman aradıklarını bulamayacaklar. Kara delik gibi yakınlarında ne varsa yavaşça parçalayıp yokediyorlar.

    Sevecek hiçbir şey bulamıyorlar, doyamıyorlar. O kadar yalnızlar ki, tüm dünya çevrelerine toplansa dahi verecek bir gram sevgileri yok.

    Bilmek veya bulmak yegane amaçları değil bence, amaçları sahip olmak. Sahip olabilecekleri her şeye sahip olmak. Çünkü hiç bir şeyleri yok! Sahip oldukça küçülüyorlar, aldıkça küçülüyorlar, emdikçe küçülüyorlar. Korkuları devamlı büyüyor, korkuları büyüdükçe nefretleri büyüyor. Tam bir kara delik. Fakat bir yandan da devamlı güçleniyorlar. Nefretin ve ben merkezciliğin yarattığı o ufacık çekim merkezlerinde çok büyük güç topluyorlar.

    Dertleri ne bilmek, ne bulmak, ne olmak. Onlar bağlarını tamamen koparttıkları sonsuzlukla boy ölçüşmeye çalışıyorlar. Sonsuza sahip olmak istiyorlar, sonsuz olmak istiyorlar. Fakat öyle bir paradoksa kapılmışlar ki istedikleri şeyden kaçıyorlar, ondan korkuyorlar. Aynadaki yansıma olmak istiyorlar fakat aynaya bakamıyorlar.

    Kendilerinin de parçası olduğu sonsuzluğun önüne geçmek istiyorlar fakat kendilerini kandırıyorlar. İstedikleri kadar ters uca gitsinler, onun kurallarına dahil olduklarını kendilerine itiraf edemiyorlar çünkü artık onlar için çok geç, bunu biliyorlar.

    Işık her zaman bir adım önde olacak ve yayı ne kadar gererlerse gersinler o hep kaynağına geri dönecek.

    Onları seviyorum. Sonsuzluğun içerisinde sınırlılığı deneyimleyebilmeyi seviyorum. Her zaman daha yenisi ve daha fazlası ve daha genişi ve daha renklisi ve daha uzağı ve daha farklısı ve daha dokunulmamışı olduğu için teşekkür ediyorum. Sınırlılığın realitesinde sınırsızlığı deneyimleyebilme ihtimalimiz olduğu için her şeyi katlanılabilir buluyorum.
    Bizler sonsuzun tohumlarıyız ve ondan ayrılmamız mümkün değil 🙂

    Sibel Atasoy Çok güzel açmışsın durumu, hatta tersine çevirip ben de; sınırsızlığın içinde sınırlılığı deneyimleme fırsatı verdikleri için onlara teşekkür ediyorum. Malzeme aynı, evir çevir isim koy ayrılsın! BAK oynadıkça, özellikle belli sayıda oynayanlar için kişilik-ben kavramları bambaşka bir şekil alıyor, öğretilerde lafla ne kadar anlatılsa da ayılamayacak olanın uygulaması oluyor bizlere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir