Özgürlüğe mahkumiyet

J.P.Sartre, insanoğlundan “özgürlüğe mahkum” olarak söz etmiştir.

Bu ifadesinde özgürlük, insanın kendisinin efendisi olduktan sonra kendisini yaratmaya mahkum olduğu ölümsüz bir korkunç son gibi görünmektedir. Hatta ünlü sinekler romanında kahramanını “kendiminki dışında hiç bir yasaya mahkum değilim” diye bağırtır.

Demek ki, kendi sorumluluğunu almak kolay bi şey değildir. Yoksa insanlar dış emirlere neden boyun eğsinlerdi!

Sartre’a göre dış yasaya mahkum değilsen özgürlüğe mahkum olursun. Ve belli ki bu onu çok korkutmuştu. Dünyanın tamamına yakınını da korkutuyor zaten.

Oysa bunu sevinçli bir oyun gibi, kendini önemsemeden, çocuk masumiyeti (ve gaddarlığı) ile yapabilirsin, çok kolaydır. Sadece hedef belirlemişler için irileşir, devleşir ve korkutucu hale gelir.

‎”kendi sandığına” objektif bakılamaz; bu pinokyonun canlanmasına eş bi durum. Bir bilgisayarın, programına hakim olması imkansız gibidir. Fakat herşey cümle sonlarında gizlice açık bırakılmış minik bir olasılığı(tohumu) işaret eder.

Don juan bu farkındalığın iki yolla yapıla/olabileceğini söylemişti, yanlış hatırlamıyorsam şu mealde bi şeydi; Ya iç konuşmayı tamamen susturursun ki bu durumda mutabakat rüyası  çöker, ya da kendini tonalle dolup taşırırsın, bu durumda mutabakat rüyası patlar! Bana göre çökmüş, patlamış fark etmez. Velakin burada önemli ve ortak tek özellik, her iki yöntemin de savaşçı kusursuzluğu ile yapılması ve ehil bir iz sürücü olmaktır. Yoksa rüya çök/patlayınca sonsuzluk ırmağında yitip  gitme olasılığın vardır ve ancak denetimli bir deli, çökmüş bir rüyayı sanki duruyormuş gibi seyretmeye devam edebilir, bunu içine sindirebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir