Yazı ve fayda

Yazılı eserlerden faide temin etmek, bir çuval keçiboynuzunu bi damla şeker için kemirmeye benzer. sa

Ben çok kemirdim de ordan biliyorum.

Öğrenme yöntemi tüm zamanlarda değişmedi bence; konunun uzmanını bulacaksın ve o bu işi nasıl yapıyor onu dikkatlice izleyeceksin, sonra denemeye cesaret edeceksin. Denerken kendi özgün yöntemlerini işe kattığını göreceksin.
Yazılı şeyler büyük oranda hatırlatmak içindir, bi şeyin özünü aktaramazlar. Tabi aynı zamanda eğlenmek içindir yazılı şeyler, hatırlarken zevk almak için. Onu da gücendirmeyelim bayram bayram.

Gerçek öğrenme yukarıda tarif etmeye çalıştığım YOL’un deneme safhasında, işe kendi özgünlüğünü katmakla gelişir fakat hele de başkasına öğretme aşamasına geçtiğinde yerleşir. Öğretme edimi öğrenmenin pişirilmesidir bence.

Murat Uhrayoğlu Evet bu doğru. Zaten bir şey denemeden tam öğrenme olmuyor genelde. Ama denemenin de iki boyutu olduğu gözden kaçmamalı: Birincisi: doğayı gözlemlemekle ipuçları elde etmek, yani deneysel pratik yapmak; İkincisi ise: bu gözlemlerden elde edilen çıkarımlarla (kendi özgün düşüncemizi de katarak) yeni sonuçlara ulaşmak ve bunları uygun formlarda kağıda dökerek özgün bir fikir ortaya çıkarmak ki, bu sürece de teorik kısım, yazınsal eylem kısmı denir..Sibel Atasoy Bravo çok güzel ifade ettiniz. Bir sonraki aşamayı da ihmal etmeyin ama; öğretme safhası çünkü pişme ancak öyle tamamlanır.

Murat Uhrayoğlu ‎:) tabi elde edilen bu deneyimleri yani teorik ve deneysel çıkarımları evrensel bir düzeyde bir sonraki kuşaklara bırakma eylemine ki- aslında her insanın günlük eylemlerinin uzun vadeli sonuçları bu istyence ulaşma arzusudur- bir sonraki aşamada bu teorik ve pratik birikiminm aktarılması işlemine geçilir ve böylece bilgi mirası insanlığın ortak paydasına sunulur, ki bu aslında öğrenme sürecinin en önemli ve etki bırakan sonucudur..
Sibel Atasoy Örneğin Sokrat, yurdundan kovulduğunda baldıran otunu içmek yerine YENİ şeyler öğrenmeye başlamalıydı belki 🙂 Onu yargılamak için söylemiyorum, çok severim, çok ağladım O ölümü beklerken odanın içinde gezinirken. En azından 2500 yıl sonra başka seçeneklerin varlığına aymış olmamız güzel.
Murat Uhrayoğlu Şu halde, her iki durumda da yani hem deneyim boyutunda ve hem de teorik boyutta veya 3. aşamada olsun en önemli kısmın yazınsal boyut olduğu sonucu çıkıyor ki, işte bu da bizi en öenmli eylemsel sonuca götürüyor: Yani her halükarda tüm sürecin en önemli sonucu şu: OKUMAK..
Sibel Atasoy yazı sadece hatırlatmak ve iyi vakit geçirtmeye yarar, tabii uygun biçimde kullanılırsa. Aksi takdirde, yazı, öğrenmenin en büyük engeli haline gelir ki bu konu anadolu aşıklarınca dile getirilmiştir. Tabi bu topraklar, yazının ilk bulunduğu yerler olduğundan olgunlaşma da dünyanın hemen her yerine oranla daha ileride olmuştur. Yani Yunus Emre, Nesimi gibi bi çok aşık, yazının özü aktaramadığını ve insanlara FAK olduğunu söylemişlerdir. https://sibelatasoy.com/?p=3686
  • Murat Uhrayoğlu burada yunus moder kozmolijini bir ilkesini yani DUALİTEYİ 800 yıl önce dediğiniz yöntemle çözmüş ve bassitçe ifade etmiş olduğu görülüyor, ama ben bu kısa ifadelerin altında büyük bir okuma ve deneyim birikimi olduğunu düşünüyorum yine de..Tabi burada fakı’dan kasıt kendini bilgin ve softa zanneden ve ahlaktan yoksun hoca veya allame kesimini taşladığını düşünebiliriz yunus:’un ama arif entellektüel bir okuma eylemi bunun dışıda tabi..:)

    Sibel Atasoy galiba bu konuda farklı düşünüyoruz, olsun seçenekler artsın 🙂 Ben okumanın hatırlamaya yaradığını, bilmeyene bir çuval keçiboynuzu kemirtmekten başka bi işe yaramadığını savunuyorum. Tabi bu saptamam, öykü,roman, şiir gibi yazılı deneyim aktarımlarını kastetmiyor. Çünkü öykü masal,şarkı, şiir; ister sözlü isterse yazılı olsun sembol lisanı ile etki gücüne sahip en eski öğretme biçimleridir. Güçleri örtük lisandan gelir.
  • Murat Uhrayoğlu ‎:) sonuçta aynı eylem değil mi? ister öykü roman veya bir şiirde geniş manaları görebiliyorsunu. Örneğin ben küçük bir dizede anlatılan bir manayı bir kitap boyunca ele alırım bir başkası ise iki cümlede ifade eder. Fakat sonuç aynı, yani özü bulmak için deneyimlemek. Aslında dediğiniz gibi amaç ta yine o çuvalın içindeki birkaç damla özütü çıkarma ile sonlanır ama bunu elde etmek için örneğin bir sarraf gibi toprağı eleyip o altını içinden çıkarmaya benzer bir şekilde çaşlışmak gerekiyor, bunu okumadan nasıl yapabiliriz ki?..

    Sibel Atasoy tekrara girmek istemiyorum. 🙂 ne dediklerimiz yukarıda baştan aşağı okununca gayet açık

    Murat Uhrayoğlu Fakat şu da var okuyanın tabi konuya hakim veya ilgili olması lazım öğrenme eylemi için, yoksa yarım bir öğrenme olur ki, bu tehlikelidir, örneğin hiç fizikten anlamayan bir adama izafiyet teorisini öğretmek gibi bir şey olur. Konfüçyus’un bir sözü burada önem kazanır: “..Düşünmeden öğrenmek faydasız; Öğrenmeden düşünmek tehlikelidir..” (konfüçyus)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir