Allah Korusun

Birisi, bi şey ya da kendimizle ilgili bi endişe oluştuğunda hemen “Allah seni/beni/onu korusun diye ekleriz. Bunu neden yaptığımızı (kültürel bi alışkanlık) düşünmüşünüzdür herhalde. Ben düşündüm 🙂
1. Öncelikle bu söz, onu kullananın endişe frekansını nötrleştirir. Ki bu zaten başlı başına bi ziyandan korunma durumudur.
2. Söz içerik olarak çok derindir; bireysel irade ve dikkatin her şeyi dikkate alamayacağı varsayımından hareket eder ve kişinin kendi dikkatinden daha büyük bi alan tarafından korunabileceğini hatırlatır.
3. Zaten bu sözü sarf eden kendi dikkatini peşinen o şeyin arkasına koyarak, o şeyin/kişinin enerjisini peşinen yükseltmiştir fakat o bundan kendine pay çıkarmayıp, korunma konusunda bilinmedik, tanımlanmayan bi alanı yetkilendirmekle müthiş bi akıllılık göstermiş olur.
…Bu arada ne diyecektim unuttum :)))

**

Bilge: İnsanın kendi “işlevinden” haberdar olması çok önemli.
Selami: Neden? İnsan bundan haberdar olmasa da nasılsa işlevini yerine getiriyor (el mecbur), o halde neden haberdar olsa iyidir?

Bilge: Çünkü insanın işlevi her neyse onu gerçekleştirmek için bazı yetenekler ona tahsis edilmiş.

Selami: E tamam, ne olmuş?

Bilge: Şu olmuş Selami, o yetenekler bazı yeteneksizlikler sayesinde o kişide vücuda gelebilmiş demektir. Bu da insanların genel bir hedef ve başarı tanımlamasına iteklenmelerinin manasızlığını ve neden hüsrana yol açtığını anlayabilmenin çok kestirme bi yoludur.

Selami: Hımmm… İyi de insan kendi işlevini nasıl bilir? Sen güya bizi, çok bilinmeyenli bi denklemden tek bilinmeyenli bi denkleme geçiriyormuşçasına bi gururla söyledin bunları ama o tek bilinmeyenin hacmi de büyüdü!

Bilge: Haklısın. İnsanın kendi işlevinin, kendince görülebilmesi nerdeyse imkansız. Fakat oradaki “nerdeyse” sözcüğü bizim cankurtaran simidimiz.

Selami: Neymiş o?

Bilge: Sence ne?

**

ULU ÇINARLAR FIRTINALI YERDE YETİŞİR. Denmiş

Doğrudur. Ulu çınarları severim (fırtanayı pek değil), maydonos olmak da hoş örneğin. Velakin hepsinin ayrı işlevleri var. Ulu bi çınarı alıp salataya doğrayamazsınız.  Kimse kimsenin işlevini kolayca ve zevkle yapamaz, eğer yapmaya zorlanırsa işte böyle Dünyanın %95i gibi değişik seviyelerde nevroz vakası olur. Yani demem o ki, Ulu çınara gereken (doğruysa ki doğrudur) o fırtına hiç zor gelmez, en kolayca ve en zevkli üstesinden gelebildiğidir hatta. Dışardan bakınca zor görünür muhtemelen. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir