Bildiğimizi yaşayamıyorsak…

“Keşke bir şeyi bilmek, onu yaşamak için yeterli olabilseydi” diyor bir dost.

Yani bildiğimizden emin olabiliyoruz da, yaşadığımızdan mı emin olamıyoruz?!
Bu tespit şu anlama mı geliyor;  “Bildiğime güveniyorum ama yaşadığıma güvenemiyorum.”
Ya olay bunun tersiyse?!

Yaşadığımızı bilmeye çalışarak olayı tersine çevirsek ne olur acaba?

Neyi neden yaşadığını anlamaya çalışmak; fakat bunu yaparken yargılamamak gerekiyor. Yargı, sana ait olmayan ve sana azmettirilen bilgiler sebebiyledir.

Oysa sen, olduğunu sandığın kişi değilsin ki kendini yargılayasın ya da övünesin.

Sen yalnızca henüz TAM olduğunu hatırlamadın. Hepsi bu…

Hatırlamak AN meselesi. Bunu biliyorum. En ufak bir şüphem yok.

Sibel olanın gözünden projekte ettiğimiz dünyaya, kainata bakıyoruz.
Theresa olanın  gözünden yansıttığımız kainata bakıyoruz.

Rudolf olanın gözünden yansıttığımız kainata bakıyoruz.

Bütün insanların gözlerinden bir başka kainat örüyoruz.

Onlarla gurur duyuyoruz.

Her biriyle göz göze geleceğimiz anı bekliyoruz. Zaman yoktur, sabırsız değiliz.

Biz, hepimiz, yalnızca BİRin tanımsız, sınırsız potansiyelinin çocuğuyuz.

31/8/2005 ·

Anasının karnından Dizisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir