İnsansılar ve tezahür ettirme

İnsanın mı doğayı yarattığı yoksa doğanın mı insanı yarattığı sorularında ben bir zıtlık göremiyorum; çünkü her ikisi de TAM bir ifadedir. Bu cümlede insanın doğadan koparıldığını da göz ardı etmeyelim tabii. İnsan ne ki doğa ne olsun?

Fakat bu her iki tam ifadenin yoğunluklu olarak gerçekleştiği zamanlar farklıdır. (“Yoğunluklu”ya dikkatinizi çekerim; çünkü her ikisi de her zaman ve şimdi olmaktadır. Ancak birisinin daha yoğunluklu olduğu devirler olmuş gibi görünüyor.)

Dünya’nın ilk oluşum zamanlarında madde henüz şimdiki formunda değilken, insansılar da bildiğimiz katı bedene sahip değildiler. Onlar düşünmüyor ve biriktirmiyorlardı, henüz simgeleştirmeyi de bilmiyorlardı, fakat buna rağmen halleri şu anda bildiğimiz hayvanlar gibi de değildi.

İşte o zamanın insansıları çok ama çok yıllar süren bir süreçte enerji-bulutumsu bir şeyin içinde jöle kıvamında bedenleri ile yaşadılar. Sonra başka dış tesirlerinde etkisiyle belki yavaş yavaş dünyanın maddesini yaratmaya başladılar; çünkü işaretlemeye başladılar. Onların işaret ettikleri katılaşma eğilimi gösteriyordu. Onlar bulundukları AN’ı yaratabiliyorlardı.

Oysa şimdilerde biz insanlar geleceği ve geçmişi yaratabiliyoruz. İşlemde ciddi bir değişiklik oldu. Yaratma süreci, direkt algılama dan düşünce/hayal şekline dönüştü.

Özetle;

İnsansılar “şu anda” yaşarlardı ve bulundukları anda yaratırlardı.

İnsanlar ise (farkındalıksız olarak) geleceği ve geçmişi yaratıyorlar.

Bütün bu süreçlerin oldukça karmaşık bir yapısı var, anlamak da anlatmaya çalışmak gibi neredeyse imkansız.

Her şey birbiriyle ilintili. Ayırmaya çalıştıkça içinde kaybolacağınız denli içsel sonsuzluğu var.

Bu sebeple, herhangi bir şeye yaklaşırken; anlayabilecek kadar yakında, yutulmayacak kadar uzakta durmak gerekiyor.

Herşey neden böyledir-2

Tamamı için bknz

1 Yorum

  1. Turan says:

    Yine sorun dilden kaynaklaniyor galiba…..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir