Ring the bell!

YOKYER’de KAPIları ve onunla ilgili olanları zevkten dörtköşe okumaktayken, birden aklıma eski bir anı geldi.

Sanırım 89 yılıydı, ilk kez İngiltereye gidişimdi. Hesabımdan para mı çekecektim ya da başka bişey, bir banka şubesine girdim (ingilterenin bankacılık sistemi bizimkinden geriydi o sıralar, bilmem biraz geliştirebildiler mi). Baktım bankolar boş, ama sahiden boş, ne müşter ne çalışan var. Bi tanesine gidip nazikçe beklemeye başladım. İçerlerde dolaşmakta olan bi görevli bankoya yaklaşmaksızın uzaktan bana seslendi “ring the bell!”.

Öyle aval aval bakındım, nasıl yani? Kimse bana aldırmıyordu. Ben de bir zil aranayaım bari dedim. Şubenin kapısından çıktım, oralarda çalacak bir zil arandım. Ve bi tane vardı, ona bastım. Yanındaki süslü kapı hemen “tık” dedi otomatik açıldı. Yukarı doğru çıkan merdivenlere şaşırarak baktım. Çıksa mıydım acaba. Kapıda bank the vs vs gibi süslü ve uzun bi yazı vardı.

Eh “ring the bell” diyenin bi bildiği vardı herhalde deyip, merdivenleri çıktım, açık bir kapıdan beni muhabbetle karşıladılar! Çok şık devasa bi masanın önündeki geniş rahat bi koltuğa buyur ettiler. Ne içmek istediğimi bile sordular. İnsanlarda bi sıcaklık bi ilgi, bu işte bi tuhaflık seziyorum ama her zamanki “du bakali ne olacak” psikolojinde gayet sakinim.

Derken masanın sahibi çok şık giyinmiş bir bey geldi, hoşgeldin faslından sonra bana bi sürü süslü cümleler etmeye başladı. O zamanlar ingilizcem ancak zorunlu yaşam gereklerini karşılayacak düzeyde olduğundan beyfendinin sözünü kesmeye cesaret edemedim. Elbet benim de sıramm gelecekti!

Ve sonunda geldi, soru frekansıyla biten bir  cümlenin sonunda beyefendi susup, ışıl ışıl gözlerle beni dinlediğini beli etti. Bende ona bilemiyorum nasıl bir ifade ile kendi küçük ihtiyacımı ilettim. Beyfendi şaşırdı! Burayı nasıl buldun ya da geldin gibi bişey söyledi. Ben de aşağıdaki şubede “zili çalmamı” söylediklerini aktardım! E tabi o anda kahkahalar patladı. Nerdeyse ofisteki herkese anlatılıp gülündü. Meğerse Orası çok saygıın bir yatırım uzmanlık filan şirketiymiş ve zil konusu daha da komik; şubelerdeki bankolarda birer zil bulunurmuş ve müşteri ona basmazsa görevli memur gelip bakmazmış!

Ben de çok güldüm tabi. Ordaki sekreterlerden biri beni özenle korunması gereken nesli tükenmiş bi varlıkçasına elimden tutup şubeye indirdi ve zile basarak, banko memuresine teslim etti, tabi hikayeyi de zevkle anlattı.

Herkesin neşeli bir gün geçirmesine vesile olduğum için ben de sevindim. Gerçekten komikti.

İnsan kapıları ve zilleri zaman içinde öğreniyor :)))

1 Yorum

  1. Turan says:

    Sen öyle söyleyince cok sevdigim bir sarki aklima geldi:

    http://www.youtube.com/watch?v=kPYese-Hl8M

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir