Uçurumdan Atlamak

“Bir kez sonsuzluğa girdiğinde, seni geri getirmemiz için bize bel
bağlayamazsın.. Artık senin kararın gereklidir. Dönüp dönmemeye yalnızca sen
karar verebilirsin. Aynı zamanda seni uyarmalıyımki savaşçı-gezginlerin çok
azı sonsuzlukla bu türden bi karşılaşma sonunda hayatta kalmıştır. Sonsuzluk
inanılmaz ölçüde baştan çıkarıcıdır. Bir savaşçı-gezgine bu karışık,
zorlayıcı, gürültücü, ve acı dolu dünyaya dönmek hiç de cazip gelmez. Kalma
ya da dönme konusundaki kararının mantıklı bir seçim yapma meselesi değil,
bi niyetlenme meselesi olduğunu bilmelisin.

Dönmemeyi seçersen, yeryüzü seni yutmuşcasına gözden kaybolacaksın. Ama geri
gelmeyi seçersen eğer, o zaman dişini sıkıp görevin her ne ise başarı yada
başarısızlıkla sonuçlanana dek gerçek bir savaşçı-gezgin gibi beklemen
gerekir.”
**

Bu cümlelerden anladığım; savaşçıya geri dönme seçimini yaptırtan bir görevi
olduğunu hatırlaması ya da uydurmasıdır! Uydurma kelimesi sizi incitmesin,
kendini bi şeyin gerçek olduğuna kandırmak anlamında kullanıyorum, hatta
bütün “gerçek” (görmeyenler için) tanımlamalarımızın böyle oluştuğunu
sanıyorum.
Fakat Uçurumdan atlama cesaret ve basiretini gösterebilmiş bir savaşçının
artık kendini kandırma yolundan çok hatırlama yolu ile “görev” sahibi
olduğunu varsaymaya meyilliyim. Peki bu gerçekten daha önce yapılan bir
kontratla mı ilgili? Yoksa sonsuzluğun içinden (uçuruma atladığında)
kendisine çarpan yeni bir yükümlülük mü?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir