Yaptım oldu!

Dünya bir deniz idi, ne gök vardı, ne bir yer
Uçsuz, bucaksız, sonsuz, sular içreydi her yer!
Tanrı Ülgen uçuyor, yoktu bir yer konacak,
Uçuyor, arıyordu, katı bir yer, bir bucak.

Kutsal bir ilham ile, nasılsa gönlü doldu,
Kayıptan gelen bu ün, ona bir çare buldu.
Göklerden gelen bir ses, Ülgene buyruk verdi:
Tut önündeki şeyi, hemen yakala!Dedi.
Ülgen bu emre uydu, uzattı ellerini,
İçinden tekrarladı, Semanın sözlerini.
Denizden çıkan bir taş, fırladı çıktı yüze,
Hemence taşı tuttu, bindi taşın üstüne!
Artık Ülgen memnundu, rahatı bulmuş idi,
Üzerinde duracak bir yeri olmuş idi

Denizden ibaret olan bir dünyada Tanrı Ülgenin su üzerinde durması olanaksız olan bir taşa binmesi ve bu taşı kendine yer olarak seçmesi, bu olayın sembolik bir olay olduğunu ortaya koymaktadır. Ülgenin bindiği veya üzerine konduğu bu taş, büyük olasılıkla Frisyalıların tapmış oldukları Gök Taşıdır. Gök taşı Tekvinde şöyle anlatılmıştır:
Ve Allah dedi: Suların ortasında kubbe olsun ve suları sulardan ayırsın. Ve Allah kubbeyi yaptı ve kubbe altında olan suları, kubbe üzerinde olan sulardan ayırdı; ve böyle oldu. Ve Allah kubbeye Gök, dedi.(Tekvin Bap 1/ 9).

Destan şöyle devam ediyor:
Göklerin emri ile, bulunca Ülgen durak,
Artık vakit gelmişti, gökleri yaratacak!

Ülgen hep düşünmüştü, ta göklere bakarak:
Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım!
Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratatım!
Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratatacağım
Bir Ak Ana (Ak Ene) var idi, yaşardı su içinde,
Ülgene şöyle dedi, göründü su yüzünde:
Yaratmak istiyorsan, sen de bir şeyler Ülgen,
Yaratıcı olarak, şu kutsal sözü öğren!
De ki hep,Yaptım oldu!Başka bir şey söyleme!
Hele yaratır iken,Yaptım olmadı!Deme!
Ak Ana bunu dedi, sonra kayboluverdi.
Ülgenin kulağından bu buyruk hiç çıkmadı,
İnsana bu öğüdü iletmekten bıkmadı:
Dinleyin, ey insanlar! Varı yok demeyiniz!
Varlığa yok deyip de, yok olup gitmeyiniz.

Destanın bu kısmında, henüz hiçbir şey yaratılmamışken, su içinde yaşayan, kah görünüp, kah kaybolan bir Ak Ana ortaya çıkıyor. Demek ki, Tanrı Ülgenden önce yaratılmış bir dünya ve bu dünyada yaşayan canlılar vardı. Ve bu durum, Ülgenin kendine var dünya üzerinde küçük bir dünya yaratmak istemesiyle de açık seçik anlatılmıştı. Destan şöyle devam ediyor:

Ülgen yere bakarak:Yaratılsın yer!Demiş.
Bu istek üzerine, denizden yer türemiş.
Ülgen göğe bakarak:yaratılsın Gök Demiş.
Bu buyruk üzerine, üstünü gök bezemiş!
Denizden çıkan bir taşa konan Tanrı Ülgen, zaten var olan Yere ve Göğe bakarak onların minik benzerlerinin yaratılmasını istemiş, bu istek üzerine Tanrı Ülgenin üstü süslerle donatılmış (Gök bezemiş). Destanın devamı
Dünya yaratılınca, Tanrı rahatı seçti,
Oturmak için yine, Altın Dağına geçti.
Çok büyük bir dağ idi. Altın Dağ dedikleri,
Ayla Güneşe değer, gökteydi delikleri.
Bulunurdu Altın Dağ, gökle yer arasında,
Ülgen de otururdu, bu dağın ta başında!
Dağın etekleriyse, dünyaya değmez idi,
Bir adam boyu kadar, durur da düşmez idi.
Dünya yaratılışı, altı günde olmuştu,
Yedinci günde ise, Bay Ülgen uyumuştu.
Bir gün yattıktan sonra, Bay Ülgen kalktı yine,
Etrafına bakındı, neler yarattım diye.
Bizimkinden başkaydı, kendine eş dünyası,
Onun değildi yalnız, Ay ve Güneş dünyası,
Dokuz ayrı dünya da, fazla yaratılmıştı,
Birer cehennem ile, bir de yer katılmıştı.

Tanrı Ülgenin, dünyayı yarattıktan sonra geçtiği Altın dağ, başka bir dağ değil, kendi yarattığı dağdır ve bu dağın diğer bir adı da Tanrı dağıdır. Tanrı dağına Altın dağ denmesinin nedeni de,Kutsal Emanetlerin tümünün bu dağda bulunmasıdır. Kaynaklar bu Kutsal emanetlerin altından olduğunu yazsalar da, bu emanetlerin hiç biri altından veya gümüşten yapılmış emanetler değildir. Çünkü Altın dağda diğer dağlar gibi taştan ve topraktan bir dağdı ve Kutsal emanetler bu dağın üzerine resmedilmişti. Dağ ve üzerindeki Kutsal Emanetlerin altından olduğunun ileri sürülmesinin nedeni, hem bu emanetlerin değerinin ifade edilebilmesi, hem de bu çok gizli yerin insanlar tarafından bulunamaması için olsa gerek. Çünkü İnsanların bu dağı bulamamaları için eski ismi gizli tutulan Tanrı dağına, Ak dağ, Demir dağ, Olimpos dağı, Sina dağı, Kaf dağı, Bülbül dağı, Zeytin dağı, Tabor dağı, Golgotha dağı, İda dağı, Arafat dağı gibi isimler takılmıştır.
Tanrı Ülgenin yarattığı dünyanın bizimkinden başka bir dünya olduğu, Dağın eteklerinin, bu dünyaya değmediği, destanda çok açık bir şekilde anlatılmaktadır.

Altay Yaratılış Destanından

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir