Zaman Hızlandı mı?

99’dan beri giderek sıklaşan ölçüde “zamanın hızlandığını” söyleyenler var, ben de onlardan biriyim. Bunu his olarak böyle algılıyor olmalıyız çünkü halen günlük yaşantımızda tüm dünyanın kullandığı saatleri baz alıyoruz 🙂 Geçen bir arkadaşım bunu sormuştu, zamanın hızlanması nasıl oluyor diye.

Zaman dünyadaki bazı insanlar için mi hızlandı? Yoksa, dünyadaki insanların bazı anlarında mı hızlandı?

Zamanın dördüncü boyut olduğunu ve ilişkilere dayanan bir boyut olduğunu biliyoruz (fizik biliminden). Aslında kurduğumuz her türlü ilişkinin sıralanması ve sınıflanması edimi bir zaman olgusu ortaya çıkarıyor. Örneğin hayvanlar için zaman var mı? Yani biz insanlar dışardan bakarken onlar adına var deriz (ki bu hep içine düştüğümüz bir yanılgıdır, her şeyi, tanrı dahil insani ölçülerle tanımlar ve yorumlarız, bu normal, sadece böyle yaptığımızın farkında olmak denge kayışını düzeltir). Newton, mutlak bir zaman olduğunu, Einstein izafi olduğunu söyledi.

Neyse ben konuyu elden kaçırmayayım, neden zaman hızlandı (gibi geliyor)? Ben kişisel olarak bunu daha özgürleşmenin getirisi olarak yorumluyordum, “zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum çünkü sadece kendi gönüllü ilgilerimle haşır neşirim” diyordum. Bu arada eskiden beri zaman konusuna dikkat veren ve daha 99 yılında bir zaman kayması romanı yazan ben, “zaman benim demişim, bu vardığım sonuçtur. O halde aslında hızlanan ben’im.

Ayrıca dünyadaki bilimsel hayata bakıldığında yine müthiş bir hızlanma var, eskiden beşyüz yılda ortaya çıkabilen yeni fikirler ve uygulamalar, şimdi on yirmi senede oluveriyorlar! Doğru değil mi bunlar? Evet öyle 🙂 Ama neden?

Az önce birdenbire zamanın büyük kütlelerden etkilenerek eğildiğini hatırladım ve birden bire yeniden zamanın hızlanması hissinin, “dünyanın yer çekiminden” kurtulmak anlamına gelebileceğini fark ettim. Zaten rüyalarım da uzun zamandır bunun mesajını veriyordu, rüyada; ayağını nasıl yerden kolayca kesebildiğini ve boşlukta dengede durabildiğini gösteriyordum, çok zevkli ve kolay oluyordu 🙂

Sonuç olarak, biz bazı insanlar ya da biz insanların bazı anlarında yerçekiminden nispeten kurtulabiliyoruz diyebilir miyiz? Günaydın sevgili frekanslarım, 🙂

(Bu arada hücrelerime artık gece ve gündüzü saymamasını, buna ihtiyacımız kalmadığı talimatını verdim, bakalım neler olacak, meraktayım)

*

Farklı zaman skalasına geçişler çeşitli şekillerde yorumlanan sıçramalara sebep oluyor, hatta mucize denilen şeylere de. Bu mucizelerle ilgili (farklı boyutlara gidenler, azizlerin tanrıyla buluşma öyküleri gibi) yapılan bazı nörolojik deneyler var, beynin sağ lobunda yapılan hafif bi gıdıklama, insanın algısının pozisyonunu derhal değiştiriyor. Tabi her insan o durumda değişen pozisyonu “kendi inancına göre” bi şeye benzetiyor ve kendinden gayet emin biçimde bunu paylaşıyor. Emin olmakta haklı çünkü gerçekten yaşadı; fakat ne yaşadığını yorumlayan inanç sistemi aynı kaldı!

Ben bu durumu yıllar önceden fark ettim, rüyalarla uğraşmak gerçekten çok aydınlatıcıydı. Kendimin başkalarının binlerce rüyasında-vizyonlarında bunun ayak izlerini bariz biçimde gördüm, hatta Jung’un rüya ve vizyonlarını tahlil ederken bu çıkarımımdan tam olarak emin oldum. Mesele şu ki insanlar hep birlikte boyutlararası bi sıçrama yapsak dahi, herbirimiz içindeki inançlarını o noktaya taşıyacağı için şu andaki pozisyondan pek de farklı bi sonuç ortaya çıkmayacaktır. Ölsek dahi bi şey değişmiyor! Çünkü kendimizle beraber götürdüğümüz değer yargıları bütünlüğümüzle, ya da ışık bedenimizle buluşmayı engelliyor ve ahret denilen geçici an/mekanı oluşturuyor, bunu rüyalarımıza benzetebiliriz.

Ortalıkta büyük bir çelişki var şu anda. Birçok insan yeni boyutun sunduğu gerçekliğe büyük bi heveslilikle sarılıyor, benimsiyor ancak yeni boyutun gereksindiği arınmayı gerçekleştiremiyor, yani yargılarını ve çıkarımlarını bırakamıyor, bunlar duygusal ve zihinsel bedenlerde aynen duruyor. Bu hevesli insanların her bir yeni boyut paylaşımından sonra, bir de “bizi insan yapan değer yargılarımızdır” mealindeki paylaşımlarını görebilirsiniz.  İşte bu durum maalesef yaşayan üstat olma potansiyelini kullanamıyor oluşumuzun bir göstergesi. Üstelik yaşamaktan vaz geçtik ölünce de bu değişmez.

Bu oyuna bir kere girdikten sonra çıkış isteğe bağlı değil. Sebebi de şu tahminime göre, her birimizin tüm boyutlarda bir temsilcisi var (o sebeple her şey aynı anda aynı yerde oluyor çıkarımı var) ve bu oyuna girmeyi isteyen boyutumuzdan buradaki boyutla(kişiliğimizle) ayrı düşmüş vaziyetteyiz, boyutlararası iletişim  sorunları büyük çünkü çok gürültü var! Yine de bütünlüğümüzü öyle ya da böyle sağlayacağız, bunun başka çıkar yolunu ben bulamadım.

Ben bu gerçekliği roman yazarken keşfettim. Bir romana başlarken ana karakterleri oluşturmaktasın, isimler özellikler verirsin bir başlangıç puanı olarak. Bu durum ilk beşbin kelimede gayet iyi işler (insanın 5 yaşına isabet ediyor olabilir) derken bu karakterler canlanmaya başlar! Şaka değil bu, bizzat defalarca yaşadım. Kendi duygu ve iradelerine kavuşurlar ve benim/yazarın onları yöneltmesine karşı dururlar. Hem de ne büyük güçle inanamazsınız. bir roman yazmak başlı başına işkenceye dönüşür. Sonunda kitabı devam ettirebilmek hatta mümkünse sona erdirmek için karakterlerle pazarlığa oturursun! Çünkü sadece birinin isteğini kabul etsen tüm diğer karakterlerin dengesi, hikaye örgüsü bozulur. Böylece hepsini tek tek tatmin eden ama aynı zamanda benim bu belalı işe girişmekteki maksadımın da hasıl olabileceği bir noktada buluşmamız gerekir. Ben her kitapta bu amansız mücadeleyi veriyorum. Eğer beni bu romandaki karakterlerin bir başka boyuttaki temsilcisi olarak algılarsanız mevcut durumlarımızla paralellik kurabilirsiniz.

Not: Günü zamanla açınca bu konuda bir de video seyredeyim dedim, aşağıda linkini veriyorum. Zaman mutlak mı (Newton), Göreceli mi (Einstein), illüzyon mu? zıplamalı mı (nörolojik,şizofren), entropik mi? (zamanın başı daha mı düzenliydi), tek boyutlu mu çift boyutlu mu? (ya evrenimizin zıt ikizi de aynı anda doğduysa?), yoksa zaman da tek başına çok boyutlu mu? (sicim teorisi) Siz zamanın neresindesiniz? Dünyadaki kimi kişileri meşgul eden temel soru, kolay gelsin.

Morgan Freeman ile Solucan Deliğinden;  Gerçekten Zaman var mı? Tıklayınız

 

2 Yorumlar

  1. halim says:

    ? Dünyadaki herkesi meşgul eden temel soru ha..demek siz az başınıza dünyadaki herkes oluyorsunuz böyle..

  2. says:

    Haklısınız, gözümden kaçmış, hemen düzelteyim, teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir