Barış Ararken…

Barış adeta bir güneş gibi anlayıştan doğar, bilinmeyenden korkarak batar. sa
İşte bu sebeple 3B dünyasında barış ve savaş birbirlerini gece ve gündüz gibi şaşmaz bi kararlılıkla takip eder. Ta ki bilinmeyenden zevk alana kadar devam eder. Sürprizlere açık olmak, yaratıcı 5B boyutunun temelidir. Sonsuz, tanımsız yaratıcının, sonsuz şefkatini bir kere hissettiğinizde, bilinmeyene karşı hazırlıklı olma telaşı kaybolur, şu an ve burada mantıksız (!) bir güven kaplar içinizi.

‘Yıldızları görmek için belirli bir karanlık gereklidir.’ Demiş Osho

İşte her şey bundan ibaret. Bilinçle bilinçaltı perdelemesi, bu sebepten oluşturulmuş bi oyun. Hızlanmak için…
Şimdi ben Barış isterken, anlayışı derin biri çıkıp “işimizi yavaşlatıyorsun Sibel” derse ona “evet aynen kardeşim” derim

*

Sebepleri anlamak, anlayışta derinlik kazandırır. En azından bana öyle oluyor:)

İç görülerimle (yüksek benliğimle) bağlantım hep iyidir ve çoğu kez de onun yol göstericiliği ile yaşadım, sadece böyle de yapabilirdim ama doğam başka türlüsünü gerektiriyordu, buna ilaveten sebep-sonuç ilişkileri kurarak mantığımı da ikna ederek, çift dikiş ilerledim. Her birimiz benzersiz kendi dinimize (hayat yolu) sahibiz.

Halleri deneyimlemek icin sebep sonuc analizi gerekmiyor ancak o haller de tipki ruya gibi kontrolsuz dolasimlar ve cok hos tabi bi yaniyla. Ancak HALden makama transfer icin bilincli cabalar gerekiyor güm üstatlar da bunu desteklemisler. Zaten bi makama demir attiginizda yine farkli halleri gelisiguzel dolasmayacaksin diye bi durum yok, bu sonsuz bi yolculuk. Kuantum fiziginde buna Sanal Geçişler deniyor. Bu durumda makam için de kuantumun Gercek Geciş tabirini kullanmakta sakinca olmaz sanirim.

Bu gezintilerde kaybolma olmuyor cünkü halen zaten bi makamin var, yani birlesim noktasinin sabitlendigi bir noktan var (psikolojik agir bi vaka degilse insan), yerine ruyadan uyanir gibi tip diye donuveriyorsun 🙂 Fakat yeni bi makama cengellenmek icin ve hal gezintilerine KENDI IRADENLE çıkıp istedigin zaman donebilmek, istedigin yere bilerek gitmen gibi bilincli geziler hep Cc nin ogrettigi ustalasma calismalarini gerektiriyor 🙂

  • Turan Erdal Ben “mantigimi ikna etmek”ten bunu anladım. Yani çocuk avutmak gibi bişey mi?
  •  Sibel Atasoy Mantık bi canlılık değildir ki, o bi kavramdır, yöntemdir, soyuttur yani çocuğumu ikna etmeye benzemez. Ona bu gezegendeki insanlık BİLGİsini ikna etmek denilebilir:) Yeni olanı (yeni bi ifade yeni bir bağlama biçimidir zaten) eskiyle hemhal etmektir. Eski ölüp yeni gelmez, her zaman bunla birbirlerinin içinde pişerler ve ortaya yeni yani sentez çıkar. Demek ki benim yöntemim buymuş, bilmiyordum, sorduğun için teşekkür ederim
  • Turan Erdal Demek ki mantık sürekli sentez yapmakla meşgul. Yani meşgul olmak için sürekli etkin olmak zorunda. Diğer tarafta dingin birşeyin de olmadı gerekiyor, aynı okyanustaki dalgalar gibi. Dalgaları mantık kabul edersek tabii.
  • Sibel Atasoy Güzel bi çıkarım yaptın. Zihnim sentez süreciyle meşgul olduğu için benimle pek uğraşmaz, o sebeple sakinim ve yüksek benliğimle sürekli bağlantı içindeyim.
  • Turan Erdal Zihnin senden ayrı bişey mi? O zaman sen kimsin?
  • Sibel Atasoy Tanık diyebiliriz belki, pek düşünmedim ancak onun ölümsüz sonsuz bi şey olduğunu hep bilirim, hatta çocukluktan beri ölememekten çekinmişimdir, çünkü belki bu başka bi çeşit mahkumiyettir. Fakat son yıllarda bunları daha iyi oturtabiliyorum ve korkum geçti
  • Turan Erdal Mantığını susturdun yani ,-)
  • Turan Erdal Yani senin için “doğru-yanlış” pek yok mu diyorsun?
  • Turan Erdal Yani kimin neyi nasıl cevap verdiği onun algı seviyesini gösteriyor diyorsun.
  • Sibel Atasoy Onun mu benim mi artık! Fark etmez canım 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir