Koku-Anu ve altın-Anneler günü

Burada şimdiye kadar hiç bi yerde karşılaşmadığım bir koku var ben onu seviyorum. Her yerin ayrı kokusu vardır, belki de bu; şeylerin özlerine dair en yakın kanıtlar, dışavurumlardır zaten. Asya kültüründe -dünyanın her yerinde bu çıkarım yapılmış mıdır emin değilim- demirin icadı pek de hayırlı anılmaz. Hatta çoğu kabile mümkün olduunca uzak durmaya çalışmıştır demirden ve demircilikten. Şamanların bile saygı duydukları çekindikleri demircilerr… Söyleyin bana kokuyu kesebilir mi demiriniz 🙂
Gün aydın olsun frekanslaarrr

*

Bu açıklamayı 2008 yılında okumuşum yani Oyun Kuramını yazdıktan dört sene sonra. Şimdi tesadüfen rastlayıp yeniden okudum ve gerçekten şaşırdım. Bi zaman kayması problemi -havuz problemi gibi- ile karşı karşıyayım ki ilk yayınlanan kitabım Sırıtkan Kırmızı Ay, 1999 depreminin hemen ardından aynı yıl yazılmıştı ve bir zaman kayma olayını anlatıyordu!
Uyanamadığım bi rüyada gibiyim.

https://sibelatasoy.com/?p=585

*

Altın elementi, yaratıcılıkla ilişkilendirilmiştir. Aslında birisi bi yerde herhangi bi şekilde altından bahsediyorsa bu yaratıcılıktan bahsetme anlamındadır. Olaylara bir de bu açıdan bakmak gerekebilir. Niburu gezegen-gemisi atmosferini-ki altınmış-büyük oranda kaybetmiş, neredeyse yok olacaklarmış, geriye gün saymaya başlamışlar ) Derken birden bire bi zamanlar kimbilir kaç geçiş önceden dünya gezegeninde altın olduğunu hatırlayıvermiş eski komutan! İşte her şey böyle başlıyor. Belki hatırlamasaydı bugün dünyada yalnızca kara derili insanlar olurdu,ya da akla hayale gelmeyen başka bi şey, kim bilebilir ki
Örneğin gümüş elementi de düzen ve muhafazakarlık, sabırla ilşkilendirilir. Tüm dünya kültüründe altından sonra ikinci sırayı alır.
Doğasında yaratıcılık olmayan ya da azalan kişiler bunu bilmeden-farkındalıksız olarak- altın arayışına girer, altın takar bedenine, yani tamamlanmak ister. Bu basitçe bi ihtiyacın karşılanmasıdır bence.

Ne enteresan değil mi? Genelde gümüş işleri ile uğraşan bedenine çok miktarda gümüş takan kişiler mevcut düzene aykırı kişilerdir, sisteme pek dahil olamazlar çünkü düzen tutturamıyorlar gümüş ihtiyaçları var 🙂

*

Her şey ne kadar birbirine karışmış durumda, her yerde kadınlar ve anneler için bi şeyler, yanlış anlamaların düzeltilmesi adına, yeni tanımlamalar yapılıyor. Radyoda,TV’de internette, burada kadına dair sayısız tanımlama uçuşuyor havalarda. Bi çoğu içime pek sinmiyor. Amerikanın çaresiizce sarıldığı aile kavramının bi uzantısı gibi geliyor kokusu ve bundan hoşlanmıyorum. Kadının “annelik” fonksiyonunu kendi siyasi emelleri için kullanmaları, kadını şimdi de aileye “muhafız” atamaları hoşuma gitmiyor, yalan geliyor bütün bunlar.
Sistemin işine yaramayan hiç bi şey kutsal ilan edilmez bu zamanda, unutmamak lazım. Kutsallık söz konusu ise varlığın her zerresi kutsal ilan edilsin, ayrımcılığın adı kutsal anneliğe indirgendiinde parçalar hiç de birbirine uymuyor. İlişkilerin dostça yürüdüğü, komünal hayatın, sevgi ve şefkatin hakim olduğu, topluluktaki her çocuğun her kadının çocuğu olduğu dönemleri  cahillik olarak damgalayan bu koloni kültürüne daha fazla kanmamak lazım diye geliyor bana, gerçi her şey aynı yere çıkar; oyuna 🙂

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir