2016 Oscar’a adaylardan başladık- The Revenant

The Revenant’ı dün akşam izledik. Uzun filmler sınıfında olduğu ve karmaşık bir olay yapısı olmadığı için sıkılacağını veya sıkıldığını söyleyenler olsa da ben sıkılmadım. Her bir kare fotoğraf sanatı mantığında çekilmiş bir dönem filmi. Kızılderilileri ve beyazları kendi açılarından fazla da eleştirmeden değerlendirebileceğiniz, doğanın acımasız şartlarını hayatta kalma mücadelesini tek tek yaşayabileceğiniz gibi bir film çünkü tipik amerikan filmi gibi gürültü ve aksiyonla hipnoz edilmiyorsunuz. Nerdeyse tek başına seyretmişim gibi hissettim doluya yakın salonda. Ve resmen üç saate yakın sürede çıt çıkmadı salondan. Bu kadar sade bir konudan ne kadar çok sahnenin akılda kalması ise ilginç. Spoiler olmasın diye belirtmiyorum ancak ayı sahnesi ölünceye kadar aklımdan çıkmaz sanıyorum. O iptidai kaleden birden Tommiks, Rudy, kaptan Swing veya Çelik Bilek, Suzi ya da profesör çıkıverecek gibiydi! Hay bin kokmuş Oscar köftesi!
Oscar alır mı, almaz mı onu bilemeyiz, şimdilik bahisler açıldı sadece 🙂
Ha bir de filmde “güzel kadın” yok! Hatta diCaprio bile çirkinleştirilebilmiş 🙂
Filmden resmen yorulmuş çıktık ve uzun bir uykuyla ancak kendime gelebilmişim,Film bizi içine aldı, dicaprio ile birlikte bizim de bedenimiz ruhumuz yo-ğ-ruldu.
Filmde akılda kalan bazı sözler: ”İntikam tanrı’nın işidir. Bir diğeri de ”Fırtına çıktığında ağacın dallarına bakarsan ağacın her an yıkılacağı hissine kapılırsın, gövdesine bakarsan onun dimdik duruyor olduğunu görürsün”
Not. Yönetmenin Fransızların, hırsızlık mal ticaretini araya sıkıştırmasının herhangi bir detay olmadığını, orada benim bilmediğim bir mesajın verildiğini hissettim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir