Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
Sözüm sizleredir düzen sevenler.
Hem düzeni dirliği kim sevmez ki! Velakin her güzelliğin bir de gölgesi vardır, bilen bilir.
Bir örnek üzerinden gidelim. Dünyada eşi görülmemiş bir seçim barajımız var: %10. Kim ki yönetime gelir, ona hatırlatırız;
“Bak bu oran hakça değildir, demokrasi anlayışına uymaz. Olsa olsa diktatörlerin yönettiği göstermelik demokrailerde olabilir. Şimdi sana diktatör olmadığını, başkalarının haklarını yiyerek koltuklara yapışmak istemediğini göstermek için bir şans verildi. Lütfen hem kendin, hem partin, hem de ulusunun demokrasiye layık olduğunu onaylamak için ilk iş olarak barajı en azından uygar ülkeler de uygulanan seviyeye düşür.”
Ve “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” diye de ekleriz.
Peki bunu yapan oldu mu şu ana kadar? Hayır. Her gelen değiştirmediği barajın suları altında kalıp gitti.
Değiştirmeme sebeplerini ise “düzeni ve istikrarı sağlamak için gerekli” diyerek açıkladılar. Vicdanlarına sığmayan bu yalan onları zaman içinde içte içten kemirdi. Kof bi kabuk gibi çöküverdiler.
İstikrarı kim sevmez ki?
Düzen ve istikrar; sevgisizlik, saygısızlık ve hak yeme uğruna kazanılabilir miydi? Binlerce yıldır bir çok devletimiz oldu, bu işleri iyi bilirsiniz aslında. Bu topraklardan bir çok güce tapan geçti. Dahası da geçer.
Sevgiden, saygıdan, kardeşçe hakça paylaşmaktan yanayız,
dostluğa, yeniye, tekamül etmeye adayız biz.
Çok seslilik, özgürlük ve farklıllık çanağında serpilip gelişiriz.
Ey düzenden ve istikrardan yana olanlar, gelin tanış olalım, işin kolayını tutalım, bizi aptal yerine koymak isteyenlere boyun eğmeyelim.
“Sen sana ne sanursan ayruğa da onu san / Dört kitabın manası budur ancak var ise” demiş Yunus. Dünya daha yeni yeni holistik düşünceden söz etmeye başlamışken, biz bu topraklarda binlerce yıldır holistik yaşayan, söyleşen ataların torunlarıyız.
Gözünüzde bunun hiç mi kıymeti yok?
Güce tapanlara gücünüzü vermeyin, inançlarınızla duygularınızla oynamalarına, sizi manipüle etmelerine izin vermeyin.
Onlar tüm dünyada “güce tapanlar“, insan kanıyla beslenen asalaklar, içinize olmadık KORKUyu salarak, doğmamış çocuğa don biçerek, yönetirler.
Kaostan anarşiden korkuturlar, aç kalırsınız, çocuklarınız açıkta kalır diye korkuturlar ve bunu Televizyonun her karesinde, gazetenin her satırında, siz farkında olmadan yaparlar. Her an içinize açlığı, ölümü ve ölüm sonrasını zerk ederler, zehir dolu kocaman bir şırıngaları var onların.
KORKU tacirleridir onlar.
Soruyorum size kaybedecek neyimiz var?
*
Arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem
Bir acaip derde düştüm herkes gider karına
…Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rizkimi veren huda dir kula minnet eylemem
Oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem. (Nesimi)
Sevgili düzen, dirlik sever, gelin tanış olalım, korkacak bişey yok, biz çalışıyoruz biz üretiyoruz, biz paylaşırız, dostlukla yaşarız.
Varıp anın üstünde evler yapasım gelür
Altında gayya vardır içi nar ile pürdür
Varup ol gölgesinde biraz yatasım gelür” (Yunus)
Kemdürür yoksulluktan nicelerin varlığu
Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı
Süleyman zembil ördü kendi emeğin yerdi
Onun ile bildilar onlar berhudarlığı
(…)
Dürüst kazan ye yedir bir gönül ele getir
Yüz Kabeden yeğrektir bir gönül ziyareti
Uslu değil delidir Halka salusluk satan
Nefsin Müslüman etsin var ise kerameti
(…)
Biz kime âsik isek alemler ona âsik
Kime değil diyelim bir kapıdır bir tarık
Yetmiş iki millete kurban ol âsik isen
Ta âsiklar safında tamam olasın âsik
(…)
Bir çesmeden sızan su acı tatlı olmaya
Edeptir bize yermek bir lüleden sızarım
Yetmiş iki millete suçum budur hak dedim
Korku hiyanettedir ya ben niçin kızarım
(…)
Yayıldı Yunus adı suçludur kamu taatı
Padişah inayeti suçun geçüre meger
“”KORKU tacirleridir onlar.
Soruyorum size kaybedecek neyimiz var?””
Bu yazi bana Dogan Cüceloglunun “Korku kültürü” diye bir kitabini animsatti.
Onu okumadım fakat görünen köy klavuz istemiyor değil mi?
Sibel, israrla tavsiye ederim, nedeni sadece benim memleketten araba ile gecerken deginmis olmasi. Okursan Tasava’ya dikkat et :-))))
Tamam, okuyacağım 🙂
Bir söyle baktim da neden inancin bu kadar ragbet gördügü simdi daha iyi anliyorum galiba. Eskiden beri kalitlasmis davranis sekillerini taklit etmek ile insan kendi basina düsünmeden kurtulmus oluyor. Bu düzenin olmadigi düsünüldügünde ne gibi seylerin ortaya cikabilecegini anlamak icin böyle bir düzeni yeniden anlasmali isaa etmenin ne kadar güc oldugunu anlamak gerekir. Her davranis seklinin konsesus üzerine kurulu olup karsi taraftan tastik görmesi iki taraf icin de bir hayli yorucu olabilir. Bu nedenle bu gibi cabalardan önceden kurtulmak icin hazir kaliplanmis rollere bürünürler insanlar. Bu kalip roller düsündürmeyi gerektirmez, hazir ve kolaydirlar.
Bakınca ne kadar kolay görülüyor değil mi? 🙂
:D:D
sibel hanım, yazılarınızı bir tesadüf eseri okudum.Şu anda da işimde yorulduğum anlarda dinlenmek maksadı ile bilgisayarın başındayım ve makalelerinizi okuyorum.Zileliyim, galiba sizde oralısınız, yanılıyorsam özür dilerim, ama önemli de değil, izlemeye devam edeceğim, ilgi ve saygı ile….
Merhaba İbrahim bey, Zileli değilsem de orada hala yaşıyan yakınlarım var. Çocukluğumdan kalan küçük ama nefis anılarım da var. En güzel kirazlar en şahane bağlar diyarına selam olsun.
Merhaba, bu kadar kısa sürede ileti göndermeniz büyük incelik, teşekkürlerimle birlikte saygılarımıda sunuyorum lütfen kabul ediniz.Artık o eski kirazlarda kalmadı, bağlarda, direniyorlar… kazanırlarmı bilmiyorum.ilgi ve saygı ile…